Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu Borusan Cat, İnsan Kaynakları ve Gelişimden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi İrem Erdoğan. İrem Hanım ile Borusan Cat’in dönüşüm yolculuğu ve gelecek hedefleri hakkında konuştuk.

İrem Erdoğan

“Bakış açılarının, konfor alanlarının ve liderlik tanımlarının değişmesi gerekiyor”

Ayşe Uça: Programdan önce “Biz şirket olarak en az 200 yılı hedefliyoruz.” dediniz. Borusan Cat olarak geleceğe ve bu kadar kararlı olmaya nasıl hazırlanıyorsunuz?

İrem Erdoğan: İzninizle önce şirketimizden biraz bahsetmek istiyorum. Borusan Cat, 1994’ten bugüne ‘Daha İyi Bir Dünya İçin Çözüm Üretiriz’ şirket amacıyla inşaat, madencilik, enerji ve ulaşım endüstrilerinde farkı coğrafyalarda yaklaşık 3 bin çalışanıyla faaliyetlerini sürdüren bir Caterpillar distribütörü ve bir Borusan Grubu şirketi.

Borusan Grubu ve Borusan Cat, insana ve insan sayesinde başarıya inanan bir organizasyon. Geleceğin iş süreçlerini oluştururken benimsediğimiz sürdürülebilir stratejimizde de her zaman insan kaynağımıza, müşterilerimize, topluma ve çevreye fayda yaratmayı amaçlıyoruz. Borusan Cat’te insan odaklı bir kurum kültürü ve toplumsal gelişim için düşlüyor, tasarlıyor ve bunları gerçeğe dönüştürüyoruz. Çalışma arkadaşlarımız ve paydaşlarımızla birlikte parlak bir gelecek kurmak için çalışıyoruz.  Yaptığımız her işte hayata değer katmaya çalışırken, insanın katkısını ön planda tutacak dijital dönüşüm projeleri hayata geçiriyor ve iş süreçlerimizi bu doğrultuda güncelliyoruz.

Bizim için dönüşüm ve inovasyon çok önemli. Dönüşüm için önce, insanların bakış açısını değiştirmeniz ve onları konfor alanlarından çıkarmanız gerekiyor. İş yapış şeklinizi reaktiften proaktife çevirirken aynı şekilde liderlik tanımlarının da değişmesi gerekiyor. 2017 yılında çağın sektörün öncüsü olarak gitmek istediğimiz yöne doğru yol haritamızı çizdik. Yolculuğumuza, sürdürülebilir büyümemize mani olan, kimi zaman da bizi yoran şirket içi operasyonlarımızı dönüştürerek başladık. Süreçlerimize ve sistemlerimize baktık, SAP yapımızı yeniden ayaklandırdık. Verilerde mutabık olduk. Doğrunun aslında veri anlamında bir tek cevabı vardır ve onu bir kere doğru kurguladıktan sonra, ona güven yarattıktan sonra ondan beslenen her şey de sağlıklı etkilenir. Bu dönüşüm yolculuğumuzda oldukça uzun bir mesafeyi kısa sayılabilecek bir zamanda kat ettik.

Sektörümüz, arızalara en hızlı cevap veren kurumların yarışta öne geçtiği, reaktif bir sektör. İş makinalarını, jeneratörleri, filoları düşünün… Bizim sektörümüzde bir iş makinasının sahada devam eden iş varken durması çok mümkün değil. Ya da bir hastanenin jeneratörünün bozulduğunu ve 1 aya yakın çalışmadığını düşünün. Sektörde yedek bulundurmak alışılmış bir durum değil. Yani ‘‘filonun yanında üç tane iş makinası yedeğim olsun, iki jeneratör yedeğim olsun’’ diye bir durum yok. Müşteriler ise büyük yatırımlarının karşılığı olarak iş makinelerinin en az yüzde 90 oranında iş sahasında çalışabilir olmasını bekliyor. Arıza durumlarında ise mümkün olduğunca hızlı ve düşük maliyetli bir servis istiyor. Biz de bu ihtiyacı duyduk ve yönümüzü, müşterinin çözüm ortağı olmak için reaktiften proaktife çevirdik. Bu süreçte dijitalin kolaylaştırıcı etkisinden faydalandık ve makinadaki potansiyel bir arızayı gerçekleşmeden önce tespit eden yapay zeka uygulamamızla sektörde ayrıştık.

Borusan Cat, satış ya da kiralama sonrası servis hizmeti verirken müşterilerinin çözüm ortağı olmak için çalışan bir şirket. Müşterilerimize arıza meydana gelmeden sunduğumuz çözümlerimizle hem zaman hem maddi kazanç sağlıyoruz. CRC (Komponent Revizyon Merkezi) adını verdiğimiz revizyon merkezlerimizde komponent ve makinalara ikinci hatta üçüncü ömrünü vererek hem döngüsel ekonomiye katkı hem de müşteri sahalarının durmaksızın çalışmasını sağlamaya devam ediyoruz.

Biz 2017’den bugüne çok güzel uygulamalar geliştirdik. Müşterilerimizin zamanı kara dönüştürmesini sağlayan Süper Uygulamamız Boom360, makinelerin IoT verilerinden potansiyel arızayı tespit eden Müneccim, makine sesini dinleyerek 30 saniyeden kısa bir sürede potansiyel arızayı tespit eden Sesli Arıza Tanıma gibi sektörümüz için yeni olan çözümlerimizle fark yarattık.

Ayşe Uça: Yapay zekâ ilk başlarda endişe vericiydi fakat şimdi hayatımızı nasıl kolaylaştıracağını düşünüyorum. Borusan Cat gibi bu kadar büyük coğrafyaya yayılmış bir şirkette yapay zekâ neler yapabilir?

İrem Erdoğan: Aslında 2017’deki yolculuğumuz biraz da otomasyon, robotlaşmaya yönelikti ve çok da kolay değildi. İlk tepki ‘‘Bu işi robotlarla yapabilir miyiz?’’ den ziyade ‘‘Eyvah! Robotlar benim yerimi alacak’’ oluyordu. O işin sahibi ne kadar yorulsa da her gün stres yaşasa da 24 saat o işe destek verse de bir miktar endişeliydi. Pandemide evlere kapanınca önce bir nefes aldık, nereye gidiyoruz dedik, ne işler yapıyoruz, dünyaya yeterince değer katıyor muyum, neden bu kadar operatif ve kendini tekrar eden işler yapıyorum sorgulamalarını yaptık. O anlamda 2017 yolculuğu bizim için kıymetliydi.

Bütünsel baktığınızda işlerin otomatize olması için robota ihtiyacı olan bir sürü departman var. Önce hangi alanda robot kullanılabilir farkındalığını yaratmamız gerekti. Yöneticilere bir yapay zekâ programı tasarladık. Süreç otomasyonu da getirdik yani sadece mevcut olanı robotla yapmadık, aslında bu sürecin daha iyi tasarlanması için de çalıştık. Bugün, iş süreçlerimizi daha verimli kılmak için birçok fonksiyonumuzda robotlardan yararlanıyoruz. Günlük tekrar eden işler, operasyon süreçleri, multi-platforma ihtiyaç duyan raporlama vb. günlük rutin işlerde robotları sıklıkla kullanıyoruz. Robotik Süreç Otomasyonu (RPA) ile iş süreçlerimizi kusursuzlaştırmak için muhasebeden satışa farklı departmanlarımızda 300’e yakın yapay zeka robotu kullanıyoruz. İnsan kaynağımızı bu sayede en etkili şekilde kullanmış oluyor, verimli ve odaklı çalışma sağlayarak iş ve özel yaşam dengesini de güçlendiriyoruz.

Sonrasında da sürece baktığınızda iyi bir şekilde hatırlatma yapmanız lazım. Doğru onay yapıları kuracaksınız, doğru akışlar çizeceksiniz ve bir kişinin unutmasına imkân vermeyeceksiniz. Örneğin arabalar çok uzun süredir benzininizin biteceğini haber veriyor. Sadece ışık yanmıyor, zaman zaman uyarıyor ve asla sizin yolda kalmanıza izin vermiyor. Arada düzenli hatırlatıcılar var. Bunun gibi düşünün, sadece ışık yansaydı emin olun görürdünüz ama sonrasında unutur giderdiniz. Dolayısıyla bunu kullanmak, yapay zekâyı hayatımıza kolaylaştırıcı olarak getirmek çok kıymetliydi.

“Dijitali iş kolaylaştırıcı olarak görürsek kendimize daha çok vakit kalacak”

Ayşe Uça: Kimi insan öğrenmeyi sevmez ‘ben burada bir durayım’ der. Kimiyse, ‘ben şimdi ne öğrenebilirim’ der ve yeni bir şey öğrendiğinde mutlu olur. Bu farkları görüyor musunuz?

İrem Erdoğan: Yola, çeviklik veya aynı zamanda yılmazlık dediğimiz her daim kendini değişimlere karşı yenileyen bir organizasyon hayaliyle çıkmıştık. Bunu da çalışma arkadaşlarımıza aktarabildik. Her sene yaptığımız çalışan bağlılığı anketlerimiz var. Burada şunu çok net görebiliyoruz; gülmek isteyen bir organizasyon var. Kariyer anlamında, performans anlamında her daim gülmek isteyen bir organizasyon var. Peki, nerede sıkıntı yaşıyorlar? Aynı organizasyon, mevcut iş yoğunluğunun içinde öğrenmeye, gelişmeye vakit bulamadığını da söylüyor. O yüzden yapay zekâ kullanımı kaçınılmaz. Bizi yoran işleri yapabilecek yardımcılara ihtiyacımız var. Dolayısıyla bizim için gerçek Yaptığımız her işte hayata değer katmaya çalışırken, insanın katkısını ön planda tutacak dijital dönüşüm projeleri hayata geçiriyor ve iş süreçlerimizi bu doğrultuda güncelliyoruz. En değerli işlere zamanımızı aktarabilirsek ve teknolojiyi, dijitali bir kolaylaştırıcı olarak görebilirsek o noktada kendimizi geliştirmeye daha çok vakit ayırabileceğiz. Zaten bir yandan da dünya çok hızlı gelişiyor, hayır diyemezsiniz, kapınızı kapatamazsınız.

Bu konuyla alakalı çalışma arkadaşlarımızın içinde bir endişe var, korkuyorlar. Bunu da değişim yönetimiyle çözmeye çalışıyoruz, faydasını anlatmaya, açıklamaya çalışıyoruz. Karşınızdakini bazen ‘Bunu yaparsam bana ne fayda sağlar’ı net göstermeden ikna edemezsiniz. Dolayısıyla öğrenmeme, geleni kabul etmeme gibi bir dünya yok. Benim iş hayatında 27 senelik bir tecrübem var, büyük bir kısmı da İnsan Kaynaklarında. Rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki, kendisi de faydasını anladıktan sonra değiştiremeyeceğiniz hiç kimse yok. Değişmemenin arkasında hep endişeler, korkular, başka bir şeyler var. Bunları çözmek de doğru anlamak ve anlatmakla yani iletişimle mümkün.

“İklim, İnsan, İnovasyon”

Ayşe Uça: Müneccim gibi siz de organizasyonun içerisinden geleceğe sorun çıkaracak şeyleri fark edebiliyor musunuz?

İrem Erdoğan: Fark etme hayaliyle yola çıktık ve bugün fark ettiğimizi düşünüyorum. Geçtiğimiz yıllarda hiç birimizin ön göremediği bir hastalık olan COVID-19 bir anda ortaya çıktı ve pandemi sebebiyle herkes uzaktan çalışmaya mecbur kaldı. Ama biz sektörde o anlamda da öncüydük, 2019’da başlamıştık uzaktan çalışabilmeye ve işimizi uzaktan yapmaya. Çünkü artık çağın gerekliliği buydu. Her ne kadar içinde bulunduğumuz sektörde sahada olmanız gerekse de bunun ayrımını iyi yapabildik ve biz pandemi dönemine hızlı uyum sağlayabildik.

Pandemi bizim için gerçekten bu anlamda tahmin edilen kadar zor bir dönem olmadı. Sebebi de bu dijital dönüşümü, çağın ihtiyacını, reaktiften proaktife dönen iş modelimizi hep bunun üzerine kurgulamış olmamızdı. Tabii ki sürdürülebilirlik dendiğinde içinde sadece sistem, süreç yok, insan boyutu da var. Siz de karşılaşmışsınızdır, biz Borusan olarak sürdürülebilirlik stratejimizi üç başlıkta yönetiyoruz; İklim, İnsan, İnovasyon.

Biz bu stratejik başlığımıza Geleceğe İlham dedik. Aslında amacımız da gerçekten hem çevreye, dünyaya daha iyi bir gelecek bırakabilmek ve o adımları bugünden atabilmek. Bizim en az 200 yıllık şirket olma hedefimiz var. Dolayısıyla adına Borusan X dediğimiz kurum kültürü çalışmalarımıza başladık. X bir yandan sorgulamayı, büyümeyi, kendini tazelemeyi de kapsıyor. Çünkü Borusan olarak hepimizin Borusan’da olmaktan gurur duymamızı sağlayan çok değerli konularımız var ve biz buna Vahalarımız diyoruz. Tabi bir de Amalarımız var. Biz de istedik ki Ama’lar kalksın, daha iyisi olsun. Bir çalışma başlattık Borusan X adı altında. Tabi ki danışmanlarımız var ama projenin güzel tarafı çalışma arkadaşlarımızla birlikte yapmak, her aşamayı birlikte tasarlamak ve bunun bizim ürünümüz olması. 200 senelik şirket olma yolunda ‘biz yaptık’ diyebilmek. Borusan’da ilerde çocuklarımız, torunlarımız da çalışsın istiyoruz. Gelişen dünyanın ihtiyaçlarına yönelik kültür olsun, 40 sene öncenin kültürü olmasın. Amacımız bu. Burada ideal kültürü oluşturma çabası var çünkü bir görüş bir görüş, bin görüş bin görüş.

Biz hatalarımızdan ders alan, hatalarımızdan öğrenen bir şirketiz. Tecrübeyi, birbirinden öğrenen kültürü şirket kültürü haline getirmek için çalışıyoruz. Aynı şekilde, çalışma arkadaşlarımızın yeni dünya düzeninde ihtiyaçları olan kazanımları elde edebilmeleri için onlara yetkinliklerini genişletebilecekleri ve yeni yetenekler kazanabilecekleri fırsatlar sunmayı da önceliklendiriyoruz.

İrem Erdoğan Nelerden İlham Alıyor?