1999’da bordro hizmeti verebilecek bir şirket kurmayı düşündüğümde pazar buna hazır noktada değildi. 

İlk müşteri ziyaretimiz tanınmış Türk Tekstil firmasına idi. Ben bordro servisi sunduğumuzu, bu yolla ana işlerine odak olabileceklerini, yasal değişiklik ve uygulama risklerinden kurtulacaklarını anlatmıştım. Potansiyel müşterinin cevabı kısa idi “ komik “

Türk şirketleri için o dönem İnsan Kaynakları kavramı yoktu, bordro hesaplamaları Mali İşler altında yürütülüyordu ki bu dönem zaten çalışanların maliyet içerisinde bir kalem olarak görüldüğü dönemlerdi. 

Datassist’in mevcut olmayan bir hizmet ile piyasaya girmeye çalıştığı dönem değişimin başladığı bir zaman dilimiydi. 2000’in başında IT balonunun patladığı dönemin Türkiye’ye etkisi küçüktü, bizim başka dertlerimiz vardı. Türkiye politik bir değişimin içindeydi. Türkiye’de Kara Çarşamba olarak nitelenen bu dönem Cumhurbaşkanının başbakana anayasa kitapçığını fırlatmasıyla başlamıştı. Ve işte o zaman bizim çok nitelikli bir mali krizimiz olmuştu. TL bir gün içerisinde devalüasyon yaşamış, pozisyon alamamış, şirketler patır patır batmıştı. Bu mali kriz, şirketleri Yönetimsel anlamda düşünmeye itti ve bakış açısı değişmeye başladı. HRM konusu konuşulmaya başlandı. Öncesinde şirket ne kadar büyükse o kadar iyiydi, çok personel çalıştırıyor olmak bir statü meselesiydi. Büyük şirket yöneticileri de yönettiği kadro ile konuşulurdu. 2001 krizi sonrası yönetim stratejileri çok hızlı bir biçimde değişmeye başladı, altında büyük bir ekibe hükmeden yöneticilerin yerine, küçülmeyi, verimli çalışmayı, dünyaya entegre olmayı hedefleyen yöneticiler gelmişti. Çalışanlar önemsenmeye başlanmış, personel departmanı tabelaları çıkarılarak yerine İnsan Kaynakları konmuştu. 

Beş yıl boyunca bordro outsourcing konusunda tanıtım yapmış, çok müşteri ziyaret etmiştik ancak o dönem pazar sadece istihdam hizmetlerine sıcak bakmıştı. Bu kriz, küçülme ve global pazara entegre olma sürecinde Türk şirketleri doğrudan bordro outsourcing hizmetini sormaya ve bu hizmeti talep etmeye başlamıştı. 

Bu sırada 2004 yılına gelmiştik. Ancak başka bir problem vardı. Müşteriler bordro servisi satın aldıklarında camları da sileceğimizi düşünüyorlardı. Bordro servisi dışında çalışanlarla ilgili her işi yapamayacağımızı anlatmak çok zordu. Pazar bu servis konusunda çok bilgisizdi. Ayrıca bu hizmeti talep eden üst yönetimdi. Departman müdürleri sultanlıklarını yok edecek, yüksek sayıdaki personel sayısını düşürecek bu hizmete ve bize savaş açıyordu. Hizmetimizi düşmanımıza sunuyorduk açıkcası. 

Bu dönem; benim servis tanımını yaptığım, outsourcing’den beklentileri formalize ettiğim ve sayısız yazı yazıp, sayısız seminerde konuşmacı olduğum yıllardı. 

Bu dönemde Türkiye’ye gelen Uluslararası şirketlere sonsuz teşekkürler. Onlar eğitilmiş bir pazardan geliyorlardı ve servisin tanımı, alım kuralları, fiyatı ve metrikleri vardı. Bu dönemde Türkiye’ye gelen uluslararası şirketler bizim için deniz feneri oldular. 

Ve 2008 Krizi Hoş Geldin

Bu dönem çalıştığımız şirketlerle imzaladığımız  sözleşmelerinin imzalayan yöneticilerle beraber suya gömüldüğü dönemlerdi. Hepimiz için zordu ancak krizden çıkıştaki bu kriz sırasında Türk Bankacılık sistemi ve ekonomisinin daha sağlam temellere oturduğu bir dönemdi ve krizlere zaten alışık bir ülke olarak kolay silkinmiştik. 2011’de başlayan ve yabancı yatırımın ülkemize geldiği bu dönem bordro servisini tanındığı, birçok bordro outsourcing şirketinin kurulduğu ve döşenen taşlar üzerinde bir sektörün yol almaya başladığı dönemdi. Artık kimse bordro servisinin “komik” olduğunu düşünmüyor, en iyi hizmeti en uygun fiyatla veren şirket arayışında oluyordu. 

Şimdi çok yeni bir dönemece giriyoruz. Artık İnsan Kaynakları tabelaları kaldırılarak yerine People, Culture, Happiness (adını siz koyun) departmanları kuruluyor. Yapay zeka, yıkıcı bir şekilde tanımsız bir orbit olarak dünyamıza yaklaşıyor. 

Ve bizim sektörümüzü de çok büyük değişiklikler bekliyor, bu değişiklikleri kucaklamak ve yeni bir döneme doğru değişerek yol almamız gerek. 

Yolumuz açık olsun….