Masanıza oturur oturmaz, inanılmaz bir kağıt yığınının sizi beklediğinizi gördünüz (benim masam öyle olduğundan). Üstüne üstlük yeni fakslar, yeni mektuplar, okunması gerekli evraklar (vicdan azabı duyar atamazsınız. Atsanız bile, bir yıl sonra yine, okunmadan karşınıza çıkacaktır. Acaba tatile götürüp mü okusam?) E-posta kutunuzu açtınız, burada da yeni enformasyonlar, şirket içi gelen raporlar…

İşte, enformasyon enflasyonu buna denir. Tüm bu enformasyon sizi sıkar, ama eğer, şirket içinde bir gelişmeden haberiniz olmasa da patronsanız, küplere binersiniz. Çalışansanız, grup dışı kaldığınızı düşünerek kahrolursunuz.

Eeee, ne yapalım şimdi? Aşırı enformasyonlu mu kalalım? Yoksa, öyle sap gibi bir yerde oturalım mı ?

Bu nasıl bir duygu? Hem sahip olmak istiyoruz – fazlası zarar gibi – hem de onsuz olmuyor. Sadece bize gereken enformasyonu alsak dünya ne güzel olurdu.

Bir ikinci korkumuz var. Sizin yok mu acaba? Benim bildiğim kadarıyla, benim yaşıma yakın arkadaşlarımın çoğunda var. Hani o, aynada saçlarına ak düşmeye, göbekleri kemerin biraz üzerine sarkmaya başlayanlardan bahsediyorum. TEKNOLOJİ korkusu… Acaba neyi kaçırdım? Neyin gerisinde kaldım? Teknoloji aldı başını gidiyor, peki ben neredeyim? İtiraf edin. Hanginiz, konuşmasının çoğu, sizin bilmediğiniz bazı teknik terimlerden oluşan, durmadan ukalalık eden, yarı yaşınızdaki yeni yetmelerden gıcık kapmıyorsunuz?

Çünkü onlar, geleceği ve sizin geride kalma korkunuzu temsil ediyor.

Ne olacak tepkiniz?
Ya her şeyi öğrenmeyi göze almak (acaba yöneticiler için yapılan eğitimlere mi gitsem?), konular konuşulurken hem bir şeyi atlamadan, hem de anlıyormuş gibi görünme durumlarına mı girsem?, ya da arkadaş toplantılarında kendinizi “ ben mail kullanmam, hiç kişisel bilgisayarım olmadı, teknoloji insan ilişkilerini öldürüyor, ben eski kafalı adamım arkadaş” derken bulabilirsiniz.

İki korkuyu birden çözecek yol yok mu?

Neden iki korkunuzu birbirine kırdırmayı düşünmediniz??

2000’li yılların başlarında ilerledikçe, şurası bir gerçek ki, belli teknolojiler ve trendler sahnenin tam ortasında yer alacak.
Öyle gözüküyor ki; insan kaynakları da yeni ve ürkütücü bir şekilde bu trendlerden etkileniyor.

İNSAN KAYNAKLARI PORTALLARI

Günümüzde görülen o ki, enformasyon enflasyonu yaşanıyor. İntranet’ ler bu problemi çalışanın kucağına daha fazla enformasyon yükleyerek artırmış durumda. Oysa portaller, sadece gerekli ve istenilen içeriğe ulaşımı sağladığından, bu problem ortan kalkmış oluyor. Delphi Grubu araştırmasına göre; ’99 başında organizasyonların portal kullanım oranı % 16 iken, 2001 yılında bu oran % 80’e ulaşıyor. En çok kullanım alanları ise; bilgi yönetimi ve öğrenim desteği, iş prosesleri destekçisi (işlem desteği), müşteri arayüzü ve self servis hizmetler. Şu anda HR portalleri fazlalaşmış gibi görülüyorsa da, yakın bir gelecekte kurumsal bazda da önemli bir rol alacaklarına kesin gözüyle bakılıyor.

PERSONELE BEDAVA PC ve HIZLI BAĞLANTI

Eğer işgücünüzü enformasyon çağına hazırlayacak ve en uçtaki personeli bile teknolojiyi kullanmaya itecekseniz, personelinize dijital araçlar vermek zorundasınız. Örneğin; Ford Motor, General Motor, Delta Airline, ya ücretsiz ya da çok küçük rakamlar karşılığı personeline bu tür araçlar veriyor.
Intel gibi pekçok şirket ise, çalışanlarına hızlı internet erişimi sağlıyor.

VIDEO STREAMING

Windows Media Player, Real Networks, Likid Audio gibi desktop players’lar, streaming audio-video servisi yapabiliyor. Bu da dağıtım maliyetini düşük tuttuğu gibi, direkt olarak PC üzerinden izlenme imkanı sağlıyor. Ayrıca; chat, soru-cevap, oylama gibi sistemler ile bunları interaktif hale getirmek de mümkün olabiliyor.

MOBIL WEB

Şu anda mobil teknolojideki yeni adım; mobil telefonların, WAP (Wireless Application Protocol) ile WEB’e ve dolayısıyla kurumsal bilgilere açık olması. Türkiye, Avrupa’da 3G teknolojisine en son geçen ülkelerden biri olacaksa da, mobil teknolojisine olan aşırı ilgimiz nedeniyle bu alandaki olasılıklar ve uygulanabilirlikler sonsuz gibi gözüküyor.

INTERNET ve NETWORK TAKİBİ

Şirketler sistemlerini korumak ve personelin kişisel bilgisayarlarında ne yaptıkları bilmek için yeni adımlar atıyorlar. Birçok büyük kurum, WEB sitelerini ve personelinin diğer WEB sitelerine ulaşımını takip ediyor.

Hangi programlar kullanılmış, gönderilen e-mail mesajlarının içerikleri nedir?… Bunların hepsini silinmiş olsalar bile takip edebilmek mümkün. Önümüzdeki günlerde bu tür kontrol sistemlerini kullanan şirket sayısında artış olacağı kesin. Ancak şu da var ki, bu durum; İK, güvenlik ve özel hayat gizliliği konularında çelişkiler yaşanmasına neden olacak.

ELEKTRONİK İMZA

Elektronik imza, Türkiye de 25 Temmuz 2004 tarihinde yasallaştı fakat henüz kullanımı yaygınlaşmadı. E-İmza tıpkı ıslak imza gibi geçerli olacak. Öyle görülüyor ki, elektronik imza, bir dönem sonra her yerde kullanılır hale gelecek. Örneğin; krediler, onaylama sistemleri ve belki de, personel sözleşmeleri gibi İnsan Kaynaklarını ilgilendiren yasal dokümanlarda bile.

Yeri gelmişken, DATASSİST Bordro Hizmetleri, Bordro Uygulamalarında e-imza uygulamasına geçen ilk şirket oluyor.

ASP ve TEKNOLOJİ OUTSOURCING

Internet güvenliğine ilişkin araçların her geçen gün artırmasıyla paralel, şirketler artan bir hızla yazılımlara çok büyük yatırımlar yapmak yerine uzaktan kullanmaya yöneliyorlar. ASP yani Uygulama Servis Sağlayıcı hizmetinden yararlanma; doğru yapıldığında performansta hiçbir kayıp olmadığı gibi, yatırım maliyetlerini ve uzun proje ve test zamanı isteyen şirket içi yazılımların dejavantajlarınıda ortadan kaldırıyor.

DATASSIST Bordro firması hiçbir yatırıma gerek olmaksızın uzaktan kullanıma olanak veren BordroNET yazılımı bu uygulamayı başlatan ilk bordro firması olarak uygulamasını başarılı bir şekilde sürdürmektedir.

Teknolojiden korkup kaçmak yerine; bu fırsatı İnsan Kaynakları gibi teknolojiden nasibini alan bir alanda bile değerlendirerek kendi lehimize çevirebiliriz.