Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu L’Oréal Türkiye – Ülke İnsan Kaynakları Direktörü Murat Yüksel. Murat Bey ile Talent for Tomorrow hakkında konuştuk.

“Herkes için güzellik”

Ayşe Nazmiye Uça: L’Oréal daha çok genele hitap ediyor gibi. Sizce L’Oréal’in profili nedir?

Murat Yüksel: L’Oréal 115 senelik bir şirket ve varoluş amacı dünyayı harekete geçiren güzelliği yaratmak. Son dönemlerde tekno-güzellik stratejisi ile hareket edip 4.000’den fazla bilim insanını ve 6.700’den fazla dijital çalışanı istihdam eden, ‘herkes için güzellik’ amacıyla hareket eden ve her segmentteki müşteriye ulaşmaya çalışan bir firmadan bahsediyoruz.

L’Oréal Grup olarak hem tüketicilere hem de çalışan profillerine farklı bakış açıları ve farklı kapsayıcılık anlayışıyla hizmet ettiğimizi söyleyebilirim.

Ayşe Nazmiye Uça: L’Oréal’i marka olarak güçlü kılan şey nedir?

Murat Yüksel: L’Oréal bu 115 senelik süreçte konvansiyonel kalmayarak, hem organizasyonel olarak hem de ürün ve hizmet olarak kendini geliştiren bir şirket haline gelmiş. Bugün tekno-güzellik iddiasıyla yer aldığı konumda üç tane devrime hizmet etmeye ve liderlik etmeye çalışıyor; dijitalleşme, sürdürülebilirlik ve anlamlı markalar. Bu açıdan baktığınızda farklılığını burada sağlıyor diyebilirim. Özellikle sürdürülebilirlik konusunda çok farklı uygulamalar var. Ürünlerden örnek vermek gerekirse, suyun daha az kullanımını sağlamak için özellikle kuaförlerde yer alan tasarruf sağlayan su başlıkları gibi kullanımlar mevcut.

“Önce insan, sonra iş, her zaman anlam”

Ayşe Nazmiye Uça: L’Oréal, küresel ölçekte ve kitleler üzerinde çok büyük etkisi olan bir firma. Siz L’Oréal’li olmadan önce L’Oréal size ne ifade ediyordu?

Murat Yüksel: Pandemi döneminde ben bir teknoloji firmasında çalışıyordum. Bütün dünyanın da buradaki olanaklarla çalıştığını zannediyordum. Farklı firmalarda çalışmaya başladıktan sonra bunun böyle olmadığını fark ettim. L’Oréal ise sadece kadınların çalıştığı, konvansiyonda araştırma-geliştirmeleri çok güçlü ve ürün geliştirmede son derece başarılı olduğunu düşündüğüm bir firmaydı. Çalışmaya başladığımda tekno-güzellik stratejisinden çok etkilendim. Yani sadece ürün ve hizmetlerinde değil, organizasyonel yapılarındaki teknoloji kullanımı ve kullandığı teknolojinin herhangi bir teknoloji firması kadar organizasyona yansıması beni etkiledi. Sonradan fark ettim ki L’Oréal sadece kadınların çalıştığı bir firma değil. Bugün L’Oréal Türkiye’ye baktığınızda yüzde 55 kadın, yüzde 45 oranında erkek çalışanımız var. Ayrıca psikolojik güvenliğin sağlanması, özellikle de ‘Önce insan, sonra iş, her zaman anlam’ mottomuzun gerçekten içselleştirilmesi beni etkileyen konulardan biri oldu diyebilirim.

Ayşe Nazmiye Uça: Her 6 aylık dönemde çalışanların gelişimini kontrol ettiğinizden bahsettiniz. Bunu nasıl yapıyorsunuz?

Murat Yüksel: Bu tamamen bir strateji meselesi. Özellikle insan dokunuşu dediğimiz İnsan Kaynakları yaklaşımıyla olabilecek bir konu. Biz her ne kadar teknolojiyle beraber özellikle 2025 yılında biraz daha self-servis yönetici yaklaşımına geçiyor olsak da L’Oréal’in aslında mottosu, amacı önce insan, sonra iş, her zaman anlam. Çalışanın ortamdaki psikolojik güvenliği, bununla beraber üzerine sağladığımız gelişim ve kariyer yolculuğundaki destek İnsan Kaynaklarının genel mottosu.

Çalışanımızın L’Oréal içerisindeki serüveninde gelişimini, hızını, amacını, hedefini İnsan Kaynakları ve bir iş partneri olarak yaşamak son derece keyifli ve motive edici.

“Hiçbir şey göründüğü gibi değil”

Ayşe Nazmiye Uça: Aile İçi Şiddet Politikası ve Break The Silence kampanyanızdan biraz bahseder misiniz?

Murat Yüksel: L’Oréal’de beni en çok etkileyen konulardan biri de aslında bu. Bu konuda son derece taraf, alınması gereken cesur kararları alan bir firma.

Çeşitlilik, hakkaniyet ve kapsayıcılıkla ilgili üç tane ana grubumuz var. Bir tanesi, Toplumsal Cinsiyet ve Eşitlik, bir diğeri Engellilik, üçüncüsü de ülkemizde çok fazla konuşulmayan ama bence uzun ve orta vadede konuşulmaya başlanacak olan Sosyo-Ekonomik Geçmiş ve Yaş.

Break the Silence ise ‘sesini duyur’ kampanyası. Görünür engellilikler var ama bazen de görünmeyen engellilikler var. Biz bu kampanyayı aslında biraz daha engellilik durumuna dikkat çekmek, daha destekleyici, daha kapsayıcı bir çalışma ortamını sağlamak için yaptık. Yıllar önce Çekya’da bununla ilgili bir eğitim almıştım, oradaki bir söz aklımdan hiç çıkmıyor: Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Konuştuğunuz bir çalışanın size anlattığı şeylerin arkasında aslında bambaşka nedenler olabiliyor. Break the Silence buna hizmet eden bir proje.

“Aradığımız şey beceri”

Ayşe Nazmiye Uça: Talent for Tomorrow’u İnsan Kaynakları perspektifinden nasıl buluyorsunuz?

Murat Yüksel: Talent for Tomorrow aslında bizim 2025 için İnsan Kaynakları stratejimizin mottosu. Türkiye for Tomorrow mottosuyla başlattığımız bu yolculukta bizim de Talent for Tomorrow kapsamında İnsan Kaynakları yöntemlerini şekillendirdiğimiz, politikalarını yazdığımız bir süreç. Her şirketin sadece İnsan Kaynaklarını odakladığı yerin, ücret ve yan haklar olduğu bir dönemi kapattığımıza inanıyoruz. Talent for Tomorrow bu dönem sonrasında ‘Yarının becerilerini nasıl dizayn edebiliriz ve bu dizayn ettiğimiz becerilere sahip kişilere nasıl ulaşabiliriz şeklinde kurguladığımız stratejinin ismi.

Bizim gibi firmalar normalde en iyi 5-10 üniversitelerden mezun olan insanları istihdam eder. Biz ise 2024 yılında 36 farklı üniversiteden istihdam sağlamışız. Bu aslında gerçekten çok güzel bir yaklaşım. Aradığımız şey beceri. Bizim zaten belirli kriterlerimiz var, önemli olan da adayın bu kriterleri sağlaması.

Talent for Tomorrow, bir şekilde şirketin istihdamının sürdürülebilirliğini ve geleceğini sağlayabilmek için yapmamız gereken programlardan biriydi. Hem çalışanlarımızı eğitim ve gelecek programlarıyla geleceğe hazırlamak hem rotasyonla onların farklı mesleklere ve farklı becerilere sahip olmalarını sağlamak hem de liderlik programlarımızı farklılaştırmak, liderlerimizi geleceğe hazırlamak konusunda yaptığımız programları kapsıyor.

Murat Yüksel Nelerden İlham Alıyor?