
Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu Pluxee Türkiye CEO’su Eda Uluca Özcan. Eda Hanım ile Değişim Rüzgârı ve Çalışan Bağlılığı hakkında konuştuk.
Ayşe Nazmiye Uça: Uzaktan çalışmanın da etkisiyle çalışan bağlılığının en az olduğu dönemdeyiz. Şirketi hiç görmeden çalışanlar var, bu da hem şirket hem çalışan bağlılığını zayıflatıyor. Pluxee’nin buradaki rolü nerede başlıyor?
Eda Uluca Özcan: Tüm iş alanlarının dönüşümüne, gelişimine tanıklık ettiğimiz bir dönemdeyiz; tüm bu değişim çalışan dünyasını da etkisi altına alıyor. Bu dönüşümde geçmişe kıyasla belki de en öne çıkan fark çalışanın artık tüm süreçlerin merkezinde yer alması…
Ben çalışanla iş arasındaki ilişkiyi biraz evliliğe benzetiyorum, bu ilişki öncelikle mantık evliliği olarak başlıyor. Bir yerde işe başlayacağınızı düşünün; kariyer olanakları neler, hangi yan haklar var, maaş ne kadar gibi sorularla başlıyorsunuz. Zaman ilerledikçe bütün ilişkilerde olduğu gibi o mantığın ötesinde bir duygu yaratabiliyorsanız, ortada karşılıklı fedakârlık ve mutlu olma isteği varsa o ilişki müthiş bir hale dönüşüyor ve sürdürülebilir oluyor.
Liderler olarak bizim mutlu bir çalışma ortamı yaratmak olmazsa olmazımız olmalı. Mutlu çalışan işini daha iyi ve severek yapıyor. İyi yapılan iş, müşteri memnuniyeti yaratıyor; memnun müşteri ise finansal ve kurumsal başarıyı beraberinde getiriyor. Biz de yenilenen misyon ve vizyonumuzla Pluxee olarak, ‘Çalışanı Mutlu Eden Dünya’ yaratmak için çalışıyoruz; müşterilerimizin de çalışan beklentilerindeki bu dönüşümü etkili bir şekilde yönetmesine rehberlik ederken onlara operasyonel kolaylık ve vergi avantajı sunuyoruz.
Ayşe Nazmiye Uça: Yeni jenerasyonların da neden ve nasıl motive oldukları çok farklı şekillerde olabiliyor. Haftalık bildirimler ve çok kısa zamanda yaptıklarının görünmesini istiyorlar, böylece bahsettiğimiz teknolojik araçlar son derece önemli oluyor. Siz ne dersiniz?
Eda Uluca Özcan: Şu anda iş dünyasında beş jenerasyonu birden yönetiyoruz ve bu beş jenerasyonun birbirinden tamamen farklı ihtiyaçları ve yetkinlikleri var. Örneğin, Y jenerasyonunun daha amaç odaklı, teknolojik yetkinlikleri çok kuvvetli ve gelişime önem veriyorlar. Öte yandan, Z jenerasyonuna baktığımızda ise onlar dijital çağda doğdu ve kendilerine ‘anlamsız’ gelen bir iş kolunda çalışmak istemiyorlar. Topluma gerçekten fayda sundukları, anlamlı ve bir amaca hizmet eden kurumların parçası olmak istiyorlar. Dolayısıyla şirketler çalışanlarını mutlu etmek ve onlara destek olmak için farklı kişilerin ihtiyaçlarını anlayıp, personalar özelinde özgürlükler, olanaklar ve faydalar sunması gerekiyor. Çalışanlar temel ihtiyacının ötesinde şirketinin farklı şekillerde onların yanında olduğunu hissetmek istiyor. Finansal beklentiden çok daha öte, onları mutlu edecek değerlerin ortaya konmasını bekliyorlar.
Bugün çalışanların yüzde 75’i, kurumlarına olan bağlılıklarının şirket performansına doğrudan etki ettiğini düşünüyor – bu veri çok yeni, 2 ay önce beyaz yakalı çalışanlarla gerçekleştirdiğimiz bir araştırmadan. Ben de bu konuda çalışanlarla aynı fikirdeyim. Çalışan bağlılığı ve kurumsal başarı birbiri ile doğrudan ilişkili, aynı dominonun farklı taşları…
“HR-tech organizasyonu olarak çalışan deneyimi ve yan hak dünyasına yenilikçi bir soluk getiriyoruz”
Ayşe Nazmiye Uça: Sodexo dünya çapında çok oturmuş bir markaydı ve markayla hizmetin özdeşleştiği bir durum söz konusuydu. Bunca riski nasıl göze alıp ismi Pluxee olarak değiştirdiniz?
Eda Uluca Özcan: Aslında bu değişimi 5 yıl önce öngördük, bir hayal kurduk. O hayal kapsamında: “Bir çalışanın sadece temel ihtiyaçları yok, temel ihtiyaçların ötesinde çalışanın mutlu olmasını sağlayan çeşitli ihtiyaçlar da var” dedik. Yemekle birlikte şirketlerin çok daha farklı faydalarla çalışanlarına dokunabilmeleri gerek. Bu öngörü, geçtiğimiz birkaç yılda çalışan beklentilerinin de benzer şekilde değişmesiyle iyice şekillenmiş oldu. Böylece biz arka planda bir değişim hazırlığına başlamış olduk.
İlk adımda teknolojik olarak altyapımızı geliştirdik. İkinci adımda ürün ve hizmetlerimizi genişlettik. Yemeğin ötesinde yepyeni yan haklar ortaya koyduk. Bunu yaparken de “İhtiyaçlar çok değişti, sadece yemekle özdeşleşmiş bir marka olmak istemiyoruz. Çok daha renkli, çeşitli ihtiyaçları adresleyen, yepyeni, teknolojik ve dijital süreçlerle tüketicinin karşısına çıkmış bir marka olma vizyonuyla markamızı da değiştirmek istiyoruz” dedik. Eskiden müşteri odaklı, yani B2B, çalışırken artık tüm stratejimizin merkezinde tüketici var. Bizim tüketicimiz çalışan; çalışanın ihtiyaçları ve istekleri nedir, onlar için neler yapmalıyız vizyonuyla Pluxee’ye dönüştük. Yani artık kutup yıldızımız TÜKETİCİ diyoruz.
İsmimiz, Pluxee, aslında yeni hikayemizi çok güzel özetliyor. “Plu” pozitifliği, yani hayatı daha keyifli hale getirme fırsatlarını temsil ederken “X” kişiselleştirilmiş ve sürdürülebilir deneyimleri, sondaki “EE” harfleri ise “employee engagement” yani çalışan bağlılığını, yani faaliyet alanımızı temsil ediyor.
“Çalışanları mutlu etmek için daha yaratıcı çözümler ortaya koymalıyız”
Ayşe Nazmiye Uça: Pluxee’nin bundan sonraki hedeflerinde neler var?
Eda Uluca Özcan: Bütün bu değişim sürecinde iki önemli başlık değişmedi. Birincisi, liderliğimiz. Bugün geldiğimiz noktada Pluxee olarak, yan hak dünyasının lideriyiz; sektörümüzde Türkiye’nin en geniş üye ve müşteri ağına sahip markayız. İkincisi ise işimizin anlamı. Yani önümüzdeki dönemde de biz binlerce KOBİ’ye can suyu olacak yeni çözümler sunacağız. Çalışanların dünyasını daha da zenginleştirecek yepyeni çözümler geliştireceğiz.
Geleceğin çalışma dünyasını şekillendiren bir çağın eşiğindeyiz. Çalışanların ihtiyaçları da şekillenip değişecek ve daha da zenginleşecek. Biz işverenler olarak çalışanları mutlu etmek için daha farklı ve yaratıcı çözümler ortaya koymak zorunda olacağız. Biz de Pluxee olarak, iş dünyasının nabzını tutmaya ve yenilikçi çözümlerimizle işverenlerin ve çalışanların yanında olmaya devam edeceğiz. Örneğin, bugün çalışanlarımız bilgisayar desteği veriyoruz, belki ileride akıllı robot desteği vereceğiz.
Ayşe Nazmiye Uça: Sizin duyduğunuz en ilginç yan hak neydi?
Eda Uluca Özcan: İlk aklıma gelen çalışanların yeni bir evcil hayvan sahiplendiklerinde onlara tanınan “Pawternity” yan hakkı; duyduğumda beni şaşırtan ama bir o kadar da anlamlı bulduğum yan haklardan biri.
“Öğrendiklerimi hayata geçirmemi sağlayan bir fırsat”
Ayşe Nazmiye Uça: Kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
Eda Uluca Özcan: Boğaziçi Üniversitesi’nde İşletme Bölümü’nü tamamladım; sonrasında Koç Grubu’nda ihracat bölümünde birkaç yıllık bir deneyimim oldu. Daha sonra hep teknoloji sektöründe görev aldım. Dijital dönüşümü hep pozisyonlayan, faydasını anlatan, o konudaki teknolojiyi araç olarak sağlayan taraftaydım. Pluxee ile ilk defa müşteri tarafına geçmiş oldum ve ilk defa yıllar boyu faydasını anlattığım teknolojiyi bizzat hayata geçirerek deneyimleme fırsatını buldum. Teknolojik altyapı, dijital dönüşüm, kültür dönüşümü imkanını burada Pluxee ile bulmuş oldum; öğrendiklerimi hayata geçirmemi sağlayan bir fırsat oldu.
“Bağlı bir çalışanla dünyayı fethedersiniz”
Ayşe Nazmiye Uça: İlk önce çalışan motivasyonundan başlamak istiyorum. Çünkü ürünleriniz çalışan motivasyonunu doğrudan ilgilendiriyor. Pandemi döneminde çalışanlara daha şefkatli yaklaşıldı, normalleşme sürecinden sonra birdenbire çalışanlar işten çıkarılmaya başlandı. Şimdi de herkes bir yapay zekâ vagonuna atlamak istiyor. Böyle bir dönemde çalışanı motive etmek mi istiyoruz, elde tutmak mı istiyoruz, ne yapmak istiyoruz? Çok karmaşık, siz ne düşünüyorsunuz?
Eda Uluca Özcan: Kesinlikle haklısınız. Çalışma dünyasında zaman zaman çok farklı odak alanları oldu. Şimdi bütün dikkatler yapay zekâ üzerinde. COVID’den hemen önce teknoloji ve yenilikler, onun öncesinde bilgisayar ve akıllı telefonlar, bundan 100 yıl önce de sanayide makineler odak alanındaydı. Bütün bu değişimlere baktığımızda ister makine ister internet ve teknoloji ister yapay zekâ olsun, bunların hepsi bir araç ve insanlar için, insanları daha iyi bir geleceğe hazırlamak ya da hayatını kolaylaştırmak için var. Odağında insan ve çalışan olmayan bir iş dünyasının başarılı olma şansı yok. Dolayısıyla çalışan bağlılığı da tam bu noktada devreye giriyor. Bağlı bir çalışanla dünyayı fethedersiniz. Bunu sağlamak da şirketlerin önceliği olmalı. Teknolojiyi iyi kullandığınızda, bağlı bir çalışanla müthiş bir potansiyele sahip olabilirsiniz.