Hepimizin küçük ya da büyük bir kum torbası vardır ve bunu gittiğimiz şirkete de taşırız. Torbası boş olan kimse neredeyse yoktur. Ancak bir organizasyona adımını atan farklı bir karakter vardır ki dikkat edilmez ve önlem alınmazsa, bulunduğu pozisyona göre organizasyon için tamamen yok edici olabilir. Onlar yanlarındaki kum torbalarının yanında başka balonları yok edecek dikenler taşırlar. Özellikle üretken, gelişme potansiyeli olan kişileri hedef alarak olumsuzluk yayarlar.

Yanlış insanı işe aldığınızda, sorunlar da onlarla birlikte şirkete girecektir.

Şirketin, içinde helyum gazı olan balonlar grubuna benzediğini düşünürseniz, işe her giren kişi şirkete değer yaratacak ve onun daha yukarı çıkmasını sağlayacak bir potansiyelle gelir. Bu potansiyellerin birleşmesi ve sağlam olması şirketin ayakta kalmasını ve sürdürülebilir olmasını sağlar. Ancak, şirkete giren her kişi yanında kendi sorunlarını, defolarını, potansiyel hatalarını, duygusal durumlarını, öfkelerini, egosunu da getirir. Bunların da, balonun daha yukarı çıkmasını azaltan kum torbaları olduğunu düşünelim. Her çalışanın birer balonu ve bazen de ortaya çıkardığı kum torbaları olduğu düşünürsek, getirilen sorunların çok olması şirketin aşağıya doğru çekilmesine yol açacaktır.

Hepimizin küçük ya da büyük bir kum torbası vardır ve bunu gittiğimiz şirkete de taşırız. Torbası boş olan kimse neredeyse yoktur. Ancak bir organizasyona adımını atan farklı bir karakter vardır ki dikkat edilmez ve önlem alınmazsa, bulunduğu pozisyona göre organizasyon için tamamen yok edici olabilir. Onlar yanlarındaki kum torbalarının yanında başka balonları yok edecek dikenler taşırlar. Özellikle üretken, gelişme potansiyeli olan kişileri hedef alarak olumsuzluk yayarlar.

Şirketin bu kişilerin yarattığı ya da sebep olduğu sorunları algılaması, çalışanın yarardan çok zarar getirdiğini fark etmesi ne yazık ki zaman alır. Üstelik bu kişiler başkalarının sırtına basarak yükselmesini iyi bildiklerinden üst kademelere kadar yükselebilirler. Özellikle kendini çok ustaca saklayan kişilerden birçoğumuz uzun süre şüphelenmeyiz.

O yanlış insanın katma değer yaratmadığını, hatta şirket içinde yaşanan olumsuz durumların kaynağı olduğunu anladığımızda ise işveren için çoktan iş güvencesi süreleri geçmiş olabilir. Kendini ustaca saklamasını bilen bu kişi, konu dava aşamasına gelince işte göstermediği o çeviklik, azim ve üretkenliğini burada gösterecek, şirketi büyük bir hüner ve marifetle zor duruma sokacaktır.

Bu aşamada organizasyonda yaşanan tereddütler, fısıltı gazetesi, iş kaybı, grubun moralinin bozulması, işveren için, sonunda oluşacak parasal kayıplardan daha fazla maliyet oluşturmaktadır.

Yanlış kişinin işe alınması ve dava süreçleri şirketteki diğer çalışanlar için de olumsuz bir süreç getirecektir.

Bu özel karakterlerin, toplumda sayı olarak az olmalarına rağmen etki güçleri yüksektir. En garip olanı bu kişilerden kolay etkilenen karakterlerdir. Daha zayıf olan ve kolay etki altında kalan bu kişiler tarafından yönlendirilen diğer çalışanlar da yıkıcı etkiyi arttırır.

Bu anlamda işe alım, bir organizasyonun ana faaliyet alanından sonra en fazla odaklanılması ve titiz davranılması gereken bir alandır.

Peki, bu karakterlerin işveren versiyonu yok mu? Kesinlikle var. Mobbing ve baskı ile yönetilen firmalar, çalışanı ezen, sömüren, kendisini küçük hissetmesini sağlayan, etik olmayan yapılar mevcut. Böyle bir firmaya işe iade davası açsanız, kazansanız bile hakkınızı alacağınızın belirsiz olduğu söyleyebiliriz.

Peki, doğru insanı işe alırsanız ne olur?

Üretir, çalışır, yönetir, değer yaratır, organizasyonu yaratıcı fikirleri ile destekler. Günün birinde gitmek istediğinde olumsuzluk yaratmadan ayrılır ve uzakta da olsa eski bulunduğu yapıyı manevi olarak desteklemeye ve enerji vermeye devam eder.

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 16 Şubat 2018 tarihinde yayımlanmıştır.