“Odadaki en akıllı kişi iseniz yanlış odadasınız demektir”

Bu söz oldukça meşhur bir söz ve bizlere kendimizden akıllı insanlara yakın olmamızı öğütlemesi açısından oldukça güzel. Sürekli beraber olduğumuz ya da birlikte çalışmak zorunda olduğumuz kişiler sonunda birleşik kaplar misali bizi aşağı ya da yukarı çekebilir. Sonunda yakın olduğumuz insanlardan özellikle uzun bir periyotta fazlası ile etkileniriz. Çevremizdeki kişilere bu bakış açısı ile baktığımızda ve uzun vadede onlara benzeyeceğimizi düşündüğümüzde, kendimizi hayatın akışına bırakmak yerine nerede ve hangi şartlarda olacağımızı seçmeye çalışmak, en azından bu konunun farkında olmak iyi olacaktır.

Bu sözü okuyan ya da duyan birçok kişi, en akıllı olanın kendisi olduğunu düşünme eğiliminde oluyor.

Peki gerçekten odadaki en akıllı kişinin bizim olduğumuzu nereden biliyoruz?

Ya odadaki en yeteneksiz ve akılsız kişi en akıllı olanın kendisi olduğunu düşünüyorsa?

Ki bir anlamda en aptal kişi olarak bu odaya sızmışsa odadaki en akıllı kişinin de kendisi olması muhtemeldir.

Şaka bir yana akıllı insanlar bizi daha akıllı hale getirir. Yeni fikirler ortaya atarlar, bize yeni deneyimlerden bahsederler. Bizi daha hareketli olmaya teşvik ederler. Çevreleri ile daha ilgili olduklarından daha çok öğrenir ve dolayısıyla öğretirler. Dolayısıyla akıllı insanların daha çok olduğu bir çevrede dünya daha iyi hale gelebilir.

Akıllı insanların kabul edildiği okulların değeri de burada anlaşılıyor zaten. Gelişme ve büyüme çağında akıllı sınıf arkadaşlarıyla çevrelenen birçocuğun geleceği de ona göre daha aydınlık olacaktır.

Kendinizden daha akıllı yöneticileri işe almak.

Peki, bir girişimci ya da patron olarak kendinizden daha akıllı yöneticileri istihdam etmeye çalışmak bu durumda akıllıca bir davranış mı?

Fazlası ile evet.

Sizin yetenekleriniz ve bilginiz ne denli ileri olursa olsun, kendinizi sizden daha akıllı insanlarla çevrelemeyi prensip edinmezseniz, şirketinizin geleceği sizin yeteneklerinizle sınırlı olacaktır.

Dev bilişim şirketlerinin rekabet yarışında hep önde gitmesinin nedeni, akıllı insanların bu şirketlerde çalışmak istemesi ve onların da en akıllılarının seçilmesi oluyor elbette. Bu şirketler için sonsuz olumlu bir döngüye dönüşüyor ve denizdeki küçük balıklara fazla şans tanımıyor. Akıllı insanlar akıllı insanlarla çalışmak istiyor ve onlarla çevrelenmek istiyor. Rekabet açısından oldukça zorlu olsa da bu durumda belli bir iş süreci içinde oldukça verimli ve kazançlı bir deneyim elde etmiş oluyor.

Bizler bir Google ya da Apple olmadığımıza göre akıllı insanları seçme şansımız da buna göre oldukça az. Yine de doğru mülakat teknikleri ile akıllı ya da kutunun dışında düşünen insanları yakalayabilir. Yetenekleri sınırlı olan yöneticiler ve insan kaynakları çalışanları, kendi pozisyonlarına tehdit oluşturduğunu düşündükleri kişileri işe almaktan çekinebilir. Bu tür çekincelerden dolayı firmanız yeteneksiz kişileri işe alabilir ve o yeteneksiz kişiler de başka yeteneksiz kişileri işe alabilirler. Bu kısır döngüden kurtulmanın yolunu Zappos firması tamamen farklı grupların yönettiği iki ayrı mülakat sistemi uygulayarak bulmuş. Bu konuda bir başka yöntem ise Vietnam Works’un Mühendislik Yöneticinden geliyor “Yalnızca işini benim yapabileceğimden iyi yapan kimseleri işe alırım.”

Akıllı insanlar çoğunlukla doğuştan değil, kendini geliştirme konusunda çaba harcayan insanlar arasından çıkarlar. Akıllı insanlar çoğunlukla daha çok okur ve kendileri ile rekabet halinde olurlar. Bu anlamda çalışanlarımız arasında dikkatimizi çeken kişileri eğitebilir ve onlara fırsatlar tanıyabiliriz.

Birçok patronun akıllı kişileri yakınında tutamamasının nedenleri ve akıllı kişilerle çalışmanın bazı incelikleri var.

  • Akıllı kişiler yanlış kontrolden hoşlanmazlar. Bu kişileri ancak projeler ve hedefler vererek yönlendirebilirsiniz.
  • Kendilerine ait fikirleri vardır, dolayısıyla sizin yönlendirmelerinizden rahatsız olacaklardır.
  • Akıllı insanlar genellikle iyidir. Sizi dolandırmaya ya da bazı çıkarlar elde etmeye çalışanlar ise çoğunlukla akıllı olmayan insanlardır.
  • Onlarla rekabet etmeye kalkışmayın. Onlardan öğrenmeye çalışın. Bu yol daha kolay olacaktır.
  • Bilmediğiniz şeyleri biliyormuş gibi yapmayın. Aptalca olsa da sorular sorun.
  • Onlara eğitimler ve kendilerini geliştirme imkanları tanıyın.
  • Uzun vadede sizinle birlikte olmaktan sıkılacaklarını düşünerek, ortamı aynı tutmayın. Onlara sürekli yeni rekabet ortamları yaratın.
  • Eğer gerçekten güveniniz oluşmuşsa onlara ne yapacaklarını söylemeyin.

Akıllı insanları tanıma ve işe alma konusunda eksper olan Steve Jobs’un bu konudaki sözü gerçekten değerli:

“It doesn’t make sense to hire smart people and then tell them what to to , we hire smart people so they can tell us what to do.”

“Ne yapacaklarını söyleyecekseniz akıllı insanları işe almanın anlamı yoktur. Akıllı insanları, bize ne yapmamız gerektiğini söylemeleri için işe alıyoruz”.

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 1 Haziran 2018 tarihinde yayımlanmıştır.