DÜNYA’nın İK’sı programımızın bu haftaki konuğu İnsan Kaynakları camiasının yakından tanıdığı, uzun yıllar PERYÖN’de genel sekreterlik yapmış ve Organization Human Development şirketi kurucu ortağı Özlem Helvacı oldu. Helvacı ile “İnsan Kaynakları ve sosyal sorumluluk” konusunu ele aldık.

Ayşe Uça: Biz sizi 13 yıldır genel sekreterlik görevini yürüttüğünüz, Türkiye’nin en önemli ve en köklü İnsan Kaynakları örgütlenme çalışması PERYÖN ile tanıdık… PERYÖN’le yollarınız nasıl kesişti?

Özlem Helvacı

Özlem Helvacı: PERYÖN 1971 yılında, “personelciler” tarafından kurulmuş. İlk kuruluş aşamasında meslek olarak yaptıkları işi paylaşmak hedeflenmiş. Ancak 2007’ye gelindiğinde yeni bir vizyon ile insan yönetimi kavramını sahiplenip, İnsan Kaynakları çalışanlarının önemini ve stratejisini doğru konumlandırması adına politikalar üreten bir dernek haline geldi. Ben de 2007’de genel sekreter olarak bu yapıya dâhil oldum. 25 yıllık çalışma hayatımın 13 yılı PERYÖN olunca, benim için de yoğun geçtiğini söyleyebilirim.

Ayşe Uça: Gerçekten çok uzun bir süre… Ben gerçekten sizi dernekle özdeşleştiriyorum. Bu süre zarfı boyunca sosyal sorumluluk kavramı fazlasıyla gündeminizde oldu.

Özlem Helvacı: PERYÖN deneyimimin üzerinden konuşacak olursak, derneğin yapısının da sosyal sorumluluk kriterlerine uygun olarak planladık ve bu doğrultuda geliştirdik. Bunun yanı sıra, üye olmayanlara yaptığımızı işi anlatırken “doğru gönüllülük” kavramını da anlatıyoruz. Yani, doğru sosyal sorumluluk projelerinde yer almanın ne demek olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü benim ve PERYÖN’ün inancı; şirketlerin, özellikle İnsan Kaynakları süreçleri tarafında “doğru kurumsal sosyal sorumluluk projeleri” yapıyor olmaları… Öte yandan Organization Human Development olarak kurumsal sosyal sorumluluk projelerine danışmanlık sağlıyoruz.

Sosyal Sorumluluk Aldığını Geri Vermektir

Ayşe Uça: Sosyal sorumluluk kavramı, işletmelerin toplumdaki çeşitli rollerini sürdürülebilir bir tarzda yönetmesini içeriyor. İşletmeler sosyal sorumluluğa önem vererek, bir anlamda kendi örgütsel misyonlarını tamamlıyorlar. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren yavaş yavaş gelişerek, işletmelerin performansında da çok önemli bir kriter haline geldi. Peki, İnsan Kaynaklarının buradaki rolü nedir?

Özlem Helvacı: Aslına bakarsanız sosyal sorumluluğun ve gönüllülüğün birçok tanımı var. Ben genelde şöyle derim; sosyal sorumluluk ve gönüllülük bireylerin, kurumların ve devletin aldıklarını geri verme süreçleridir. Tabii ki sosyal sorumluluğun çok fazla parçası var. Ancak ilk olarak yapılacak olan kurumsal sosyal sorumluluk projesinin olmazsa olmaz üç ana kriteri var. Bunlar; şirket stratejileri ile uyumlu olması, çalışanların dâhil edildiği bir süreç olması ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Bu kararı verecek alanlar İnsan Kaynakları ve şirketin yönetim kurulu oluyor. PERYÖN için konuşmak gerekirse, saydığım üç kriter üzerine kurguladığımız departmanlarımız çok sağlıklı ilerliyor. İlk kuruluş aşamasında gönüllülük esasına dayalı kurguladığımız bir sistemle gittik. Özellikle sürdürülebilirlik kısmını önemsemenin çok önemli olduğunun bir kez daha altını çiziyorum. Özellikle yeni gelen jenerasyonun “iyi şirket” tanımlarında sosyal sorumluluk projeleri çok büyük önem taşıyor. İmajı iyi olan bir şirkete, yetenekler kendiliğinden akıyor. Böylece İnsan Kaynakları işe alımda, yetenek yönetimi sürecini en başında yapmış oluyor.

İyi Bir Şirket İmajı için İyi Bir Sosyal Sorumluluk

Ayşe Uça: İyi şirketlerden çeşitli sosyal sorumluluk projeleri beklendiğini gözlemliyorum. Bir de her toplumun sosyal sorumluluk projesi anlayışı farklı olmalı. Çünkü toplumdan topluma değişen meseleler var. Mesela bir Avrupa ülkesiyle Türkiye’nin gündemleri farklı, haliyle oradaki bir sosyal sorumluluk projesini kopyalayıp, buraya yapıştırdığımızda sakil görünüyor. Siz ne diyorsunuz?

Özlem Helvacı: Avrupa’da sosyal sorumluluk 1980’li yıllarda gündeme girmeye başladı. Türkiye gündemine de 2000’li yıllarda girdiğini göz önüne alırsak, Avrupa’nın algı olarak bizim çok önümüzde söyleyebiliriz. Türkiye’ye de kurumsal sosyal sorumluluk “marka imajı” olarak geldi. Ancak kimi zaman bu durum; sizin de belirttiğiniz gibi kopyala-yapıştır işlere dönüşüyor. Şirket ilkelerinden bile yola çıkılsa, çok fazla şey bulunabilir ya da fırsat eşitliği konusunda birçok kurumsal sosyal sorumluluk projeleri hayata geçirilebilir.

Ayşe Uça: Şirkette gerçekleşen bir sosyal sorumluluk projesinde bulunmak, yönetmek hatta başlatmak bir çalışan için harika bir şey. Yalnızca çalışan için de değil, kurum için de harika bir şey. 360 derecelik bir doygunluk söz konusu oluyor. Ancak bu durum kimi “patron şirketleri” için geçerli olmuyor. Patron bir şey istiyor, çalışanlar katılıyor hatta kimi zaman katılmak zorunda kalıyor. Burada İnsan Kaynaklarının rolü nedir?

Özlem Helvacı: İnsan Kaynakları faydalarını doğru bir biçimde ortaya koyarsa, patron şirketlerinde de kabul görebileceklerini düşünüyorum. Böyle çok büyük projelere şahit oldum. Bu durum kurum içerisinde aidiyet duygusunu artırıyor.

PERYÖN’ün Nar Tanesi Projesi

Ayşe Uça: Sosyal sorumluluk projelerinde benim en önem verdiğim konu: Eğitim. Eğitimle ilgili projeler gerçekten çok kalıcı oluyor. Eğitim kendi başına güçlendirici ve kapsayıcı bir yaklaşım. Siz de PERYÖN Akedemi’yi başlattınız, biraz bahseder misiniz?

Özlem Helvacı: PERYÖN Akademi, STK’nın içinde başlamış bir sosyal sorumluluk projesi. Projeler hayata geçirilirken destekleyici üçüncü partneri iyi belirlemek gerekiyor. Biz de, hiçbir karanlık nokta bırakmamak için yaklaşık 5 sene boyunca titizlikle çalıştık. Olabilecek en iyi sponsor partnerlerimizden hizmet aldık.

“Nar Taneleri” adlı bir projeniz var. Biraz bize anlatabilir misiniz?

Ayşe Uça: Nar Taneleri projemiz yetiştirme yurtlarından çıkan 18-24 yaş aralığındaki genç kadınların kendilerini tanıma ve güçlendirmeleriyle ilgili bir proje. Bu kişilerin kendilerini tanıma ve güçlenme eğitimlerini Boyner’le ortaklaşa PERYÖN Akademi üstlendi. Tüm know-how ile birlikte projeyi ilgili makamlara devrettik ve hala devam ediyor. Bu projemizi yalnızca dizayn etmek bile çok uzun zaman aldı. Eğitimi verip, geri çekilmiyoruz. Sonrasında mentorlük desteği de veriyoruz. Mentorlüğün sayfalarca yazılmış kuralları var. Bu kuralları aktardığımız mentor adayları var. Her detayı düşünmek gerekiyor. Eğitim sonrasında, eğitim verdiğimiz kişileri takip etmemiz gerekiyor. Zor ama çok gurur verici bir şey…

Ölçemediğiniz Şeyi Yönetemezsiniz!

Ayşe Uça: Sosyal sorumluluk projesi adı altında birçok PR çalışmasına şahit oluyoruz. Belli bir sürenin sonunda, proje zaten kendini belli ediyor. Bu durum sosyal sorumluluk projelerine bakışı nasıl etkiliyor?

Özlem Helvacı: Sosyal sorumluluk projelerinin topluma mal olması gerekiyor. Örnek vermek gerekirse, Koç Grubu’nun “Meslek Lisesi Memleket Meselesi” projesi topluma mal olmuş, çok desteklenen ve faydası ölçümlenebilen gerçek bir sosyal sorumluluk projesi. Her şeyde olduğu gibi kurumsal sosyal sorumluluk projelerinde de ölçümleme yapabilmek gerekiyor. Çünkü ölçümleme yapamıyorsanız getirileri de, götürüleri de bilemezsiniz ve yönetemiyor olursunuz. Ölçmediğiniz şeyi yönetemezsiniz. Eğer ölçemiyorsanız projeniz bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi değildir.

Oyunda Kal

Ayşe Uça: Üniversiteli gençlere yönelik gerçekleştirmiş olduğunuz bir Oyunda Kal projeniz var. Benim çok ilgimi çekti. Bunu biraz anlatır mısınız?

Özlem Helvacı: Benim de yönetiminde olduğum Oyunda Kal Derneği henüz çok yeni. Gençler okuyorlar, araştırıyorlar, bir şeyler kapmaya, yön bulmaya çalışıyorlar. Ancak kişisel gelişimleriyle ilgili de kendilerini beslemeleri ve kendilerini tanıyıp, güçlenmeleri lazım. Mesela bir sanat dalıyla ilgilenmek gibi… Kendilerini tanıyabilmeleri için gönüllü eğitmenlerimizle bir yıl süren oyun takvimleri yapıyoruz. Hatta iki ay önce İstanbul ve İzmir’de tiyatro sahnelediler. Gençler iş hayatlarına kendilerini tanıyor olarak gelmeli. Ayrıca eğer isterlerse, kendi edinmek istedikleri meslekler doğrultusunda bizlerle de çalışabiliyorlar. Dernekle ilgili detaylı bilgi için: https://oyundakaldernegi.org/