İşyerinde söylenemeyen durumlar vardır.

-İş arkadaşının ter koktuğunu nasıl söylersin?

-Ya da, nefesinin koktuğunu?

Oldukça zor bir durum. Buna benzer durumlar, iş ortamında keyfimizi kaçırır ve bizi oldukça rahatsız eder. Ancak kolay kolay başkaları ile paylaşılamayan bu rahatsızlıklar, sonunda bir kişinin dile getirmesiyle ortaya çıkar, bundan sonra diğer kişiler kendi rahatsızlıklarını dile getirmesiyle açıkça konuşulur hale gelir. Bu aşama artık hızlı aksiyon alınması gereken, rahatsızlığın tavan yaptığı aşamadır. İş arkadaşları bir yandan bu gizli konuşmalar ya da paylaşımları yapmaktan hoşlanmaz , arkadaşını arkadan vurulmuş gibi hisseder, bir yandan da durum git gide daha da çözülmez bir hâle gelir.

Bu tarz konuları, kişinin gururunu kırmadan söylemek ne yazık ki mümkün değil. Bazı gerçeklerle yüzleşmek gerekir:

  • Genellikle erkekler, kadınlara göre daha fazla ter kokabiliyor.
  • Kadınlarda menapoz dönemine geçişinde, üşüme ve terleme arasındaki geçiş durumlarında daha fazla ter kokmaya neden olabiliyor.
  • Hanımlar bazen birçok iç çamaşırı olmasına rağmen, vücut şekline en iyi olan bir iki çamaşırı uzun süre kullanabiliyorlar. Bu da kendilerinin farkına varmadıkları kötü koku nedeni olabiliyor.
  • Kötü ağız kokusu bunlardan en zor olanı. (Bir de bu konunun kolay kolay çözülemeyeceğini düşünürsek)
  • Bazı insanların ise doğuştan teninin kötü kokması söz konusu.

Yukarıdaki gerçekler haricinde, göz önünde bulundurulması gereken en önemli şeylerden birisi ise şu: Her işyerinde farklı sosyal ve kültürel çevreden çalışanlar oluyor. Bazılarımız için haftada bir banyo yapmak temizlik sayılırken, bazıları her gün duş alıyor.

Ülkece temizlik konusunda o denli titiz olmadığımız, hepimizin malumu. Toplu taşıma araçlarında fazlasıyla hissediyoruz. Evimizin temizliğine gösterdiğimiz özeni, vücut temizliğine göstermiyoruz.

Dolayısıyla ofisteki kötü koku olayı da bu ölçüde fazla olabiliyor.

Peki bizi çalışırken mağdur eden bu duruma nasıl önlem alabiliriz? İş arkadaşımızı nasıl uyarabiliriz? Şüphesiz ki bu hiç de kolay bir şey değil. İlk olarak, bu kişiye en yakın kişiye bu görevi vermek. Bu kişinin iyiliği için böyle bir iletişim kurulduğunu belirtmek. İyi de ya bu kişinin görevi kabul etmez ya da yanlış bir iletişim ile durumu içinden çıkılmaz hale getirirse?

Kötü kokma olayı hızla bir mobbing olayına dönüşebilir ve kokan kişi uzun süre boyunca unutamayacağı bir baskı ya da aşağılamaya uğrayabilir. Bu tür konulardan beslenen negatif kişiler bunu fırsat bilerek harekete geçebilirler.

Neler yapabiliriz;

  • Bu durumda, görev kişinin ilk amirine düşmektedir. Bölüm yöneticisinin, çalışana çok yakın olmadığı durumlarda iletişimi iyi bilen bir kişi bu görevi üstlenebilir. En doğrusu, bu konuda net olmak ve iletişim için zaman kaybetmemektir.
  • Bu konuşmayı ofis dışında bir alanda yapmak başkalarının duymasını ve dedikoduları önler. Kişi, bu anlamda daha az rahatsız olacaktır.
  • Kişinin iyiliği için bir konuşma yapıldığı, muhakkak belirtilmeli, kırgınlık en az seviyeye çekmeye çalışılmalıdır.
  • Kişiye söylenecek konu hakkında seçim sunmanın iyi bir yöntem olduğu söyleniyor. “Seninle bir konuyu konuşmak istiyorum, duymaktan hoşlanmayabilirsin. Yine de seninle konuşmamı ister misin? Seçenek verilmesi, kişiyi bir nebze rahatlatacaktır.
  • Konu, olabildiğince nazik ve kesin bir dille anlatılmalı ve nasıl yardımcı olunabileceği sorulmalı. Bunun kimlerden duyulmuş olduğunu ve konu hakkında neler konuşulduğunu söylemenin kimseye yararı olmayacaktır.
  • Bu konuşmayı yaparken karşı tarafa konuya dair iyi niyetinizi hissettirmek, en önemlisidir. Kişi ailesinden temizlik konusunda yeterli seviyede bilgi almamış olabilir. Fakat konuşma sonrası, araştırma yapacaktır.

Tüm bu önemlere rağmen bu konuşma çalışan kişiyi olumsuz etkileyebilir ve bu olay işten soğumasına ve şirketten ayrılmasına neden olabilir. En azından yeni işyerinde bu konuda önlem alacaktır.

Problemi çözme konusunda içgüdüsel olarak atılan adımlar, kişiliğinizi de ele verir.

Karşı tarafın hassasiyetlerini gözetmeden, işleri daha kötüye götürme pahasına ve biraz da patavatsızca mı dile getirmeyi tercih ediyorsunuz?

Ya da tam tersi, karşı tarafı gereğinden fazla düşünüp; durumu sizin için bir eziyet hâline getirip kendi kendinizi mi kemiriyorsunuz?

Yoksa bu olayı, mevzubahis iş arkadaşınızı hiç sevmeyen birisiyle paylaşıp içten içe onun bunu bir koz olarak kullanmasını / mobbing unsuru yapmasını mı seyrediyorsunuz?

Durumu hiç duymaması gerekenlerle paylaşmak kadar, duyması gerekenlerle yanlış bir üslupla paylaşmak da sizin tercihiniz.

Bu yazı, 26 Aralık 2017 tarihinde Dünya Gazetesi’nde yayımlanmıştır.