Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 13 Ekim 2017 tarihinde yayımlanmıştır.

İş dünyasına adımını yeni atmış bir genç olarak, dürüstlük mü yoksa kurnazlık mı başarı getirir diye düşünüyor olabilirsiniz.

Fatih Terim’in baş tacı olduğu spor dünyasıyla yakından ilgiliyseniz kafanız bir hayli karışıyor olabilir.

Size bir haber vereyim: İş dünyasının da kafası bu konuda karışık!

Bu soruyu kendi adıma cevaplarsam;

Yöneticilik yaşamımın en başında işe aldığım personele yüzde yüz güvenle yaklaştım. Bu, bir anlamda kişiye açık çek vermek gibiydi. Zaman içerisinde personelimin güven suiistimallerini gördükçe, bu güveni azaltarak devam ettim ve yüzde elli bire geldiğimde sayacı durdurma gibi bir tarz geliştirdim. Bu kendiliğinden oluşmuş yönteme göre bir kişi, herhangi bir baskı ve ağır disiplin olmaksızın yüzde elli bir kotasında iyiyse bu kişiye daha iyi olması ve kendisini geliştirmesi için elimden gelen desteği yaparak onu kazanma yoluna girdim. Yüzde elli birin altında kalanlar için sonuç belliydi.

Bunca yıllık deneyimim sonucunda çalışanlara ya da iş yaptığım kişilere verilmiş olan tam güvenin kötüye kullanılması sonunda kuşkucu bir karaktere dönüşmek işten bile değil aslında. Sarkacın, aşırı bir uçtan bu sefer tam tersi aşırı uca gitmesi insan davranışlarında karşılaştığımız bir durumdur.

Kendi özelimden, genel bakışa dönecek olursam; kurnaz karakterlerin iş dünyasında hızlı yükselişleri ve bu misyonla hareket eden şirketlerin de bir o kadar hızlı ilerleyişleri bir gerçek. Bu durumda gençlerin doğal olarak hızlı yükselişlere, parlak başarılara, renkli yaşamlara ilgi duymaları ve onları rol model olarak görmeleri kaçınılmaz. Bazı şirketlerin ve kişilerin çok hızlı yükselmeleri, hızlı düşüşleri de getirebiliyor. Zaman içerisinde kurnazlık ve benzeri unsurlarla hareket eden kişiler, diğerlerine fark atabiliyor. Ancak hedeflenen yere gelindiğinde elde edilen maddi başarının veya durumun kaybedilen vicdani değerleri en azından amorti etmesi gerekir. Fakat çoğunlukla etmez.

Sarkacın tam tersi yönünde çok masum bir bireyin de, iş hayatında yeri olmadığı aşikardır. Bu tür kişiler, ne yazık ki iş dünyamızda kaybetmeye ve aldatılmaya mahkumlardır. Bir guru gibi “Güven çok önemlidir”, “Güven pozitif bir duygudur. Siz ne kadar pozitif olursanız, iyi şeyler sizi bulur” Bizler hep iyilerin kazandığı bir romanda yaşamıyoruz ama  bir konuda haklılar; “güven”, “iş hayatında güven” gerçekten de çok önemli.

Birçoğumuzun taptığı, uğruna hayatını feda ettiği para, aslında bir kağıt parçası. Onu değerli yapan üzerinde parayı basan devlete güven yatıyor.

Kurnazlık ve dürüstlük ikileminin temelinde de, bu güven duygusu yatıyor. Zira, kişisel ilişkiler kadar iş ilişkisi de güvene dayalı inşa edilir. İşçi yöneticisine, yönetici başka bir yöneticiye olmak üzere bir güven zinciri oluşturulmaya çalışılır. Bu esnada insanlar kendi karakterleri nasılsa, karşı tarafı da öyle farz ederek davranışlarını şekillendirirler. Çünkü esasında, her zaman kendimize güveniriz.

Bu güven, başarıya nasıl dönüşür? İşte bunun, net bir cevabı yok. Yüz kez yaptığınız bir işi, yüz birinci kez yaptığınızda da istikrarlı devam edeceğinizin bir garantisi olmadığı gibi; kişilere ve onların değişken duygu durumlarına göre şekillendirdiğiniz iş hayatınızda da bunun formülünü vermek çok zor.

Güvensizlik içinde yaşayan veya iş yapmaya çalışanların karar süreleri uzar ve bazen sadece kendilerini garantiye almak adına gittikçe verimsiz bir hale dönüşürler. Hayat ancak güven duyduğumuz insanların varlığıyla güzeldir. Güvenilir olmak ve bunu ilke edinmek belki uzun sürede ama kalıcı başarı ve en önemlisi mutluluk getirir.

İş dünyasının en çok okunan kitaplarından “Etkili insanların 7 alışkanlığı” kitabının yazarı Steven Covey’in oğlu olan Steven M.R.Covey babasının izinde giderek iş ve kişisel gelişim konusunda yazıyor. Güven ve güvensizlik üzerine kafa yoran ve bu konuda kitaplar yazıp konuşmalar yapan bir kişi. Kitaplarından biri “Smart Trust” düşük güven ortamında nasıl enerji, mutluluk ve refah yaratabileceğimizi anlatıyor. Ve şöyle söylüyor: Saf bir şekilde güven duyan insanların yara alacağı aşikardır, ancak güvensizlik içinde yaşayan insanlar da finansal, sosyal ve duygusal kayıplar yaşarlar.

Bu konuyla ilgili de, bir “Akıllı Güven Matriksi” hazırlanmış. Anlattığı şeylerin özeti, bu matrikste net bir şekilde görülebilir.