DÜNYA’nın İK’sında bugünkü konuğum Sarah Meisenberger, 20 yıllık akademisyen. Kurumsal danışmanlık, yöneticilik, girişimcilik gibi birçok iş dünyası ile ilgili master programında yer alıyor.
Ayşe Uça: Hoş geldiniz.
Sarah Meisenberger: Teşekkür ederim, bugün sizinle burada olmaktan çok mutluyum ve beni davet ettiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim.
“İş dünyası daha iyi bir noktaya geldikçe, toplum da kalkınır.”
Ayşe Uça: Kendinizi ‘İş Geliştirme Uzmanı’ olarak tanımlıyorsunuz. İlk olarak bunu açıklayabilir misiniz?
Sarah Meisenberger: Evet, sizin de bahsettiğiniz gibi 20 yılı aşkın süredir Avusturya’nın farklı üniversitelerinde yönetim üzerine çalıştım. Kendim de 15 yılı aşkın bir yöneticilik geçmişine sahip olduğum için 20 yıldır yönetim konusunda büyük bir uzmanlık edindim. Yöneticilerle ve şirket sahipleriyle birlikte şirketlerini farklı bir seviyeye yükseltecek çalışmalar yaptık. Kendimi ‘İş Geliştirme Uzmanı’ olarak tanımlıyorum çünkü başarı ile aramızda neredeyse hiçbir şey duramaz. Benim hayatımdaki en büyük tutkum şirketlere daha başarılı olmaları yolunda destek vermek olmuştur. Çünkü şirketler toplumun büyük bir kesimini oluşturur, iş dünyası daha iyi bir noktaya geldikçe, toplum da kalkınır.
“Biraz daha fazla zamanım olsa her şey çok farklı olurdu.”
Ayşe Uça: Zaman en kıymetli şey. Sürekli zaman olmamasından yakınıyoruz. Bu neden böyle, zamanı nasıl iyi yönetiriz?
Sarah Meisenberger: Zamanın akışını ele alıp onunla ilgili bir şeyler yapabileceğimiz düşüncesi size garip gelebilir. Zaman sürekli akar, sürekli çevremizdedir. Bu kadar yakınımızda olan şeyin en büyük eksiğimiz olması ilginç. Genelde zamanın eksikliğinden yakınırız, bazense fazla zamanımız olması sorundur. İş dünyası ve yönetim ile ilgili araştırmalarda görüyoruz ki, iş hayatındaki en önemli faktör zamandır. Zamanın yeterli olmama sorununu çözmezseniz, yeni iş imkanlarını, nakit akışını da kaybettiniz demektir. Ayrıca çalışanlarınıza ayıracak zamanınız yoktur. Bu da çalışanlarınızın şirkete olan bağlılığını kaybetmesi demektir. Böylece zamansızlık size birçok iş imkanını kaybettirir. Eminim herkes şunu yaşamıştır: ‘Biraz daha fazla zamanım olsa her şey çok farklı olurdu.’
Ayşe Uça: Güne başlarken hedeflerimiz olmasından bahsediyorsunuz. Bundan biraz daha bahseder misiniz?
Sarah Meisenberger: Evet, neyi başarmak istediğinizle ilgili çok net hedefleriniz olmalı. Bu neden önemli? Şimdi Meisenberger üçgeninin ilk kısmına; hayal gücüne geliyoruz. Bazen sorun, hedefi nasıl belirleyeceğimizdir. İşte burada hayal kurabilen insanların başarılı olduğunu görüyoruz.
Bugünkü hedeflerimiz gelecekte başarmak istediğimiz şeylerle paralelse ve sürekli olarak bunu devam ettirirseniz o zaman başarılı olabilirsiniz. Bir insan gün içinde yapacaklarına her zaman karar verebilir. Konu zaman ise, net hedeflere sadık kalmak önemlidir. Kendi alanınızda başarılı bir insansanız hedefinize ulaşmak için ne yapmanız gerektiğini zaten çok iyi bilirsiniz. ‘Ne yapacağım’ diye düşünmüyorsunuzdur, kararsız değilsinizdir. Plan yaptığınızda neyi içereceğini biliyorsunuzdur. Kendi alanınızda başarılı olmak içinse alanınızdaki en iyi insanları inceleyin. Onların biyografilerini okuyun, alanınızda kendinize güvenir hale gelin ki bir hedef belirlediğinizde ona ulaşmak için gereken adımları da kolaylıkla belirleyebilesiniz. İşte hayal gücü dediğimiz budur.
“Fikirlerimizi paylaşarak daha büyük bir şey yaratılmasını sağlayabiliriz.”
Ayşe Uça: Diyelim ki yönetici olmayan bir kişinin birey olarak bir projesi var. Hayal gücü de var. Üçgenin ikinci kriteri olan İletişime de ihtiyacı var mı?
Sarah Meisenberger: Evet, herkesin ihtiyacı vardır. Kişisel bir proje de olsa bir şekilde başka insanlara bağlıdır; eşi, çocukları, arkadaşları. Her zaman başka insanlara bağlıyız ve hedeflerimiz de birbirimizi etkiler. Çevrenizdekilerle hep iletişim halindesiniz. Başka birine bunu söylemek çok iyidir. O kişiyle birlikte düşünebilirsiniz ve belki o size yardım edebilir. Ne olacağını bilemezsiniz, iletişim kurduğunuzda hiç beklemediğiniz şeyler karşınıza çıkabilir. Fikirlerimizi paylaşarak daha büyük bir şey yaratılmasını sağlayabiliriz.
Çalışanlarla iletişime geçtiğimizde işleri onlar için daha anlamlı bir hale geliyor. Çünkü bir kişiyi dahil ediyorsunuz ve iletişim birlikte yaratmaktır. Bu kişi ‘benim de katkım olsun’ diye düşünebilir. Bu onun için anlamlı olduğunda, hedef o kişinin de hedefi olacaktır.
Ayşe Uça: Bir önceki programımızda ‘Motivasyon’ konusunu işlemiştik ve motivasyon için en önemli şeyin anlam bulmak olduğundan bahsetmiştik. Bu da dediklerinizle bağlantılı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sarah Meisenberger: Evet, yönetim üzerine konuşurken genelde böyle olur. Farklı konular birbiriyle bağlantılıdır. Zamandan bahsettik. Çünkü iletişim en çok zaman kaybettiren şey olabilir. Böyle şirketler görmüşsünüzdür, çok fazla iletişim vardır ama bir sonuca ulaşmazlar. Herkesin kafasının karışık olduğu, bitmek bilmeyen toplantılar olur ve sonunda ne yapacağınızı bilmiyor, zaman kaybediyorsunuzdur. Net bir hedef, net bir iletişim olursa insanlar dahil olur ve anlam bulurlarsa zamanı kullanırsınız ve zaman kazanırsınız.
Ayşe Uça: Bence burada iletişimin tonu da önemli. Patron gelip bir sürü emir yağdırırsa bu çalışanlar için rahatsız edici olabilir. Sizce bu ton nasıl olmalı?
Sarah Meisenberger: Kesinlikle. Benim deneyimim şu oldu: bir hedef anlaşıldığında insanlara emirmiş gibi gelmez. Bu işlerin yapılması gerektiği onlara da mantıklı gelir. Emir gibi hissedilmesi anlaşılmamasından kaynaklıdır. Çalışanlara büyük resmi anlamaları ve buna katkı sağlamaları için bir şans tanımıyorsunuz.
Bunu organize etmeniz için kullandığımız bir araç var. Buna ‘Organizasyon Tasarımı’ diyoruz. Şirketinizin nasıl organize olduğu ve kimin görevinin tam olarak ne olduğunun çok net görülmesini sağlar. Kimin işini yapması için hangi bilgiye ihtiyacı vardır, insanlar birlikte nasıl çalışır, net bir şekilde herkesi organize ederiz. Bu araç sayesinde şirketiniz için önemli olan işlere zaman yaratmış olursunuz.
“Zaman pencereleri”
Ayşe Uça: İstersen şimdi de üçgenin son köşesi olan süreklilikten bahsedelim.
Sarah Meisenberger: Kişinin hedefi var ancak ulaşmak için doğru işleri bulamıyor. Hedefinizi belirledikten sonra şirketinizi iyi organize eder ve bu hedefe ulaşabilmek için kim hangi aktiviteden, hangi görevden sorumlu bunu çok net belirlersiniz. Büyük bir hedefse aylık kontroller yaparsınız. Net adımlarınız vardır, böylece hedef üzerinde kalabilirsiniz. Şimdi zamana gelelim. Zamanınızın nereye aktığını görebilirsiniz. Örneğin ben haftanın yedi günü, her saniyede organizeyim. Bunun sırrı tamamen Meisenberger üçgeninin uygulaması. Net bir hedefiniz olsun, iletişime geçip başkalarını dahil edin, şirketiniz için net bir vizyonunuz olsun ve görevlerini yerine getiren sorumlu kişileriniz olsun. Sonra çok net bir şekilde zamanın nereye gittiğini göreceksiniz. Ben bunu özel hayatımda da yapıyorum, haftanın yedi günü. Hayatımın her saniyesinin nereye gittiğini biliyorum. Boş zamanlarımı da organize ediyorum. Boş vakitlerimin tadını çıkarıyorum çünkü onun boş vaktim olduğunu biliyorum. ‘Zaman pencerelerim’ var, bunu şirketinizde uygulayabilirsiniz. Bu şekilde zaman yaratıyorum. Hedef, iletişim ve görevler oluşur oluşmaz, o görevler için zaman pencereleri oluşturursunuz. Yapacağınız şeyi yapacağınız zamanda yaparsınız ve bu zamanda başka hiçbir şey yapmazsınız. Başka bir işin zaman penceresinde serbest zaman kullanmam.
Sarah Meisenberger’in yazmış olduğu ‘Daha fazla zaman istiyoruz!’ kitabına www.bknowing.com adresinden erişebilirsiniz.