Münteha Adalı

Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu Girişimci, Yatırımcı ve Sosyal Etki Stratejisti Münteha Adalı. Münteha Hanım ile “Sosyal Etki’nin İyileştirici Gücü” hakkında konuştuk.

“İnsanı göz ardı ettiğiniz her durum size ayak bağı olarak geri gelir”

29 Mayıs’ta gerçekleşecek Sosyal Etki Zirvesi ile başlamak istiyorum. Bunu neden yapma gereği duydunuz?

Biz sizinle KAGİDER’de tanışmıştık. O zaman kadın girişimciliği kavramı yeni yeni kök salıyordu. Ben yıllardır söylüyorum: Girişimciliğin cinsiyeti olmaz. Hayat bir oyun, kadın ve erkek tarafı var. Bizler sahada çok koşturuyorduk, erkekler ise saha dışındaydı. Toplumdaki diğer eşitsizlik konularını da kapsama alanına aldığımda Sosyal Etki’yi hayata geçirmek kaçınılmaz bir şeydi. Çünkü biz Sosyal Etki dediğimizde çok hafif konuları ele alıyormuşuz gibi görünüyor. Sosyal Etki çok önemliydi, insan odaklılıktı. İnsanı göz ardı ettiğiniz her durum size ayak bağı olarak geri gelir. Yani kapital etkinin bu kadar yara alması da yine insan kaynaklı. Sistemleri yanlış kurgularsanız, ekonomiyi düzeltmeye çalışırken insanı geride bırakırsanız olmuyor. İkisinin aslında, bir arada işlenmesi gerektiğinin altını çizmeye çalışıyorum. Sadece kapitali konuşan bir dünyanın Sosyal Etki’yi konuşmaması bana çok doğru gelmiyordu.

Gördüklerim, şahit olduklarım, duyduklarım, görmediğim, bildiğim şeyler beni Sosyal Etki konularında çalışma yapmaya 2000’li yılların başından beri itti. Çok gizli değil ama sessiz, sakin çalışıyordum. Çünkü deneyimlemediğim bir şeyi konuşamazdım. Başkalarının öğretileriyle ya da başkalarının kulağımıza fısıldadıklarıyla ahkam kesmek çok doğru değildi. O yüzden toplumda her gördüğüm sorun veya eşitsizliğin karşısında şunu söyledim: “Ben belki tek başıma hiçbir şeyim ama aynı zamanda çok şeyim.”

“Yetkinlik kendinize izin verdiğiniz anda geliyor”

Gerçekleştireceğin Sosyal Etki Zirvesi’nde mottonuz “Eşitlik Önceliğimizdir ve Önyargıları Kırmakla Başlar” Buradaki eşitlik kapsamı nedir?

Herkes eşitliğe kadın-erkek perspektifinden bakıyor ama konu sadece o değil. Ondan önce sermayede, sporda önyargılar var. Zaten eşitsizlik ve önyargılar birbirini örtüştürüyor. Jeopolitik, bölgeler arası önyargılar, kadın-erkek perspektifinden cinsiyetlerin birbirine yaptığı önyargılar, kendimize yaptığımız önyargılar var. Kadın ‘yeteneğim olsun, öyle o işe girişeyim’ diyor. Halbuki yetkinlik de kendinize izin verdiğiniz anda geliyor. İzin vermezseniz yetkin olup olmadığınızı bile anlamazsınız, ihtiyacınızı bilmezsiniz ama siz onu istediğiniz, fark ettiğiniz anda yetkinlik kendi kendine geliyor ve ihtiyaçlarınızı da gideriyorsunuz.

“Kadınların finansa erişiminde alternatif”

ARYA Kadın Yatırım Platformu nasıl başladı?

Benim eşitlikçi tavrım doğamda var. İnsan okumak kadar kıymetli bir şey yok. Ben çirkin merak değil, öğrenme merakı içindeyim. Benim kitabım şöyle çalışıyor: Bil, öğren, ihtiyacı olan insanları bir araya getir ve insanlara hakkını ver. Çünkü biz birbirimize iltifat etmeliyiz, birbirimizi aşağıya çekmemeliyiz, birbirimizin yaralarını oymanın derdine düşmemeliyiz, birbirimize kötülük yapmamalıyız. Kötülük, ruhta bırakılan izlerdir.

ARYA hikayesine gelince, ben sivil toplumda kadınlarla ilgili birçok çalışmanın içindeydim ve hatta kadınların var olma hikayesinde gençlerin olmamasını bile eksi görüyordum. Bazen toplum hazır olmuyor, siz hazır olmasını bekliyorsunuz. Kadınlar uyandırılıyor, donanım ihtiyacı olanları donanımlı hale getiriliyor ama finanse etme noktasında ortada bırakılıyorlar. Ben bankacılık kökenliyim ve dış ticarette de hem eğitimler veriyordum hem de kariyer planlamadaydım. Finansı, parayı ve bankacılığı bu kadar bilen biri olarak yatırımcılık konusu, kadın odaklı ve benim vizyonuma çok uygundu. Kadınların finansa erişimi konusunda alternatif olacaktık, müthiş bir fikirdi. Hem de ben öğrenecektim. Yani kendi işime yatırım yapmanın dışında başkasının şirketine ya da iş fikrine yatırım yapma konusu çok gündemimde değildi. Böyle başladı ve benim insan odaklılığım için de çok kıymetli bir şeydi.

Yatırım fonundaki güven ve dönüşüm nasıl oluştu?

2018 yılında İş Bankası, kadın bankacılığıyla ilgili ve yatırım almak isteyen girişimlerin başvuru süreçlerindeki eğitimlerinde ARYA’da sponsorumuz olmuştu. Eylül 2022’de İş Bankası’ndan “Bir fon kuralım, siz 5 milyon $ toplarsanız biz de 5 milyon $ bağışlayacağız.” diye bir talep geldi. Biz Mart 2023 itibarıyla 5 milyon $’ı toplamıştık. İşte orada insan ve sosyal etki yatıyor. Siz eğer sadece küçük bir grupla bu yatırım platformunu kurgulamış, yönetmiş olsaydınız etki yaratma konusunda bu kadar tarafınız olmazdı. Biz aynı zamanda kadın girişimci odağındaki yatırım ve girişimleri ararken bir yandan da kadınları yatırımcı yapma misyonerliğini yapıyorduk.

Gerçekleştireceğiniz Sosyal Etki Zirvesi’nden nasıl sonuçlar bekliyorsunuz?

Kendimize ve başkasına gerekçe sunmadan yaptıklarımızı keşfetmek. Çünkü gerekçe sunduğunuzda önyargı yapmaya devam edersiniz. Çıktı tamamen kişiye ait bir şey, kişi kendisine ait ne bekliyor? Sahnede konuşulacak konularımız ve konuklarımız var. Bu zirve de bir eğitim zirvesi değil. Biz topluma eğitim verme niyeti ile bu zirveyi yapmıyoruz, haddimiz değil, eğitim kurumu değiliz. Bu bir farkındalık zirvesidir, bu zirvede 10-20 dakikada konuşulacak konular ve paneller var, Twitter (X) gibi. Az sayıda cümleyle duygularını doğru ifade et ve sahneden in, yani iz bırak. İz bırakma motivasyonu da buradan gelmeli.

Sosyal Etki Zirvesi’nin kayıt bağlantısında bir anket var. Kayıt aşamasında, henüz zirveye gelmeden anketi dolduracaklar ve zirve bittikten sonraki gün kayıt yapan herkese ikinci anket gönderilecek ve ölçümleme yapacağız.

Kitabını Kap Gel kampanyamız var, katılımcılardan kitap topluyoruz. Geçen sene 10 binin üzerinde kitap topladık ve depremdeki 10 ildeki kütüphanelere kitap gönderdik. Bu sene de aynı uygulama olacak.

“Her kurum toplumda gördüğü bir sorun için aksiyon almalı”

Kurumlar eşitlik söylemini nasıl eyleme dönüştürebilir?

Erkeklerin okuryazarlık oranı göz ardı ediliyor; okumayan, diplomalı ama okumamış erkekler var. Kadın üzerinden ölçümleme yapıldığında erkeğin yüzdelerini merak ediyorum. Bu, erkeklere de yapılan bir haksızlık. Çünkü bir tarafı uyandırıp geliştirirken diğer tarafın nerede olduğunu göz ardı ederseniz ya da önemsiz görürseniz olmuyor. O yüzden sosyal etkiyle neyin ne için yapıldığı, yani işin felsefesinin anlatılması lazım.

Kurumsal sosyal sorumluluk kavramı 2000’li yılların başlarında devreye girdi ama kimse de farkında değildi. Benim aslında Sosyal Etki Zirvesi’ni yapmamdaki niyetlerin temelinde de bu vardı. Özel sektör, sivil, kamu vb. bir sürü taraf var ancak değişmeyen bir şeyin içindeyiz yani patinaj çekiyoruz. Kadın konusu, erkek konusu, okuryazarlık oranı, eğitimdeki eşitsizlik gibi her alanda öyle. Eğitimdeki sorunlar da zaten bir toplumun temel sorunudur. Siz, sorunlarınızı eğitimdeki eşitsizlik üzerine büyütürsünüz. Sosyal Etki Zirvesi’nde şunun da altını çizmeye çalışıyorum: Ticaret yapan her kurum aynı zamanda toplumda gördüğü bir soruna yönelik aksiyon da almalı. Tabii ki şirketin misyon, vizyon ve değerleri doğrultusunda. Bunu gerçekten istemeli. Kadın üzerinden bir toplumu iyileştiremezsiniz; çocuk, genç, erkek, kamu, özel sektör, sivil gibi unsurları da ele almalısınız. Herkes kadın üzerinden proje yapmaya başladığında sanki tek sorun kadınmış gibi oluyor. Eğitimi çözmeliyiz ki kadınlar iyi çocuklar yetiştirsin.