Var olabilmek için başlıca kriterlerinden biri, mevcut ortama uyum sağlamak. Bu ortamı mikro ölçüde basit bir arkadaş grubu olarak örneklendirebileceğimiz gibi, makro ölçüde verilebilecek en güzel örnek evrenin ta kendisi olacaktır. İnsanoğlunun önüne, damdan düşer gibi gelen Covid-19; “normal” olgusunu, adeta kendi anayasasıyla yeniden yazdı. Hayatın her alanına değinen Covid-19 anayasasının yaptırımları ise en gaddar hükümdardan da net…
Bu sözsüz anayasada, elbette ki iş hayatına dair pek çok şey var. Uzaktan çalışmaya geçilmesi, mesai saatlerinin değişmesi gibi birçok radikal adımlar attıran bu anayasanın, orta yaş üzeri çalışanlar için pek de iyi düşünceler beslemediği aşikâr. Bu dönemde orta yaş üzeri çalışanlar, yaşları nedeniyle ayrımcılığa uğrayan en büyük kesim oldu. 50 yaş üzeri risk grubu çalışanlar, sessiz sedasız iş yaşamından el çektiler ya da çektirildiler.
Türkiye’de çalışanlar iş yaşamlarının henüz ilk yıllarından itibaren, ne zaman emekli olacaklarını hesaplamaya başlarlar. Bu durum, geçmiş yıllardaki erken emekliliğe alışık olmanın sonucu olarak zuhur eder. Zaten iş yaşamında 50 yaş üzeri çalışan oranı oldukça düşük. Benim tecrübem ofislerde ve beyaz yaka ortamında, orta yaş üzeri kesimin, -eğer üst düzey yönetici değilse- genç çalışanların bir çeşit mobbingine maruz kaldıklarıdır. Bu çalışanlar çareyi “amca, teyze” rolüne bürünmekte bulurlar ya da hayat onları bu noktaya getirir. Bu, ülkemizin bir gerçeğidir.
Orta Yaşın Özgüvenini Covid-19 Yıktı
Daha iyi beslenme koşullarına haiz olmalarına ilaveten, spor kültürünün daha yaygın hale gelmesi ve sağlık hizmetlerinin de yine eski dönemlere nazaran daha iyi seviyelerde olması; şimdiki orta yaşlıların, kendi dede ve ninelerinden çok daha genç görünmelerini sağladı. Tabii bu durum, ortalama yaşı uzatırken, emeklilik yaşını da yükseltti. Artık Dünya Sağlık Örgütü de 66-79 yaş arasında olanları “orta yaş” olarak tanımlarken, 80-99 yaş arasını “yaşlı” olarak nitelendiriyor. Haliyle bu durum, hepimizin kendine olan güvenini artırdı. Bu haberin yansımaları sosyal medyada da o kadar çok paylaşıldı ki, bu jenerasyon pilates kurslarına ve kendisini zinde tutacak aktivitelere büyük bir hevesle odaklandı. Ta ki Covid-19 patlayana kadar… Ne olduysa Covid-19’la oldu… 65 yaş üzerine gelen çok büyük kısıtlamalar ve polemiklerle 65 yaş üzeri, 85 yaş üzeri yani “yaşlı” muamelesi görmeye başladı. Tüm algılar tepetaklak oldu, özgüvenlerimiz bir yasaktan, ötekine yerlerde savruldu!
Pandemi nedeniyle sokaktan kopan orta yaş üzeri çalışanların durumu çalışma hayatında nasıl olacak?
Pandemi döneminde, Datassist Bordro Servisi olarak YouTube kanalımızdan yaptığımız 40’a yakın canlı yayınla, -müşterimiz olsun ya da olmasın- kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin, fesih yasağı vb. güncel konularda bilgi vermiştik. Bu yayınlarla binlerce kişiye ulaştık, insanların dertlerini dinledik, elimizden geldiği kadarıyla yol göstermeye çalıştık. İşte bu yayınlarda, 50 yaş üzeri ya da risk grubu kabul edilen çalışanların iş yerlerine kabul edilmemelerinden dolayı şaşkınlık yaşadığını gözlemlemiştim. Önümüzdeki aylarda da fesih yasağının kalkması ile mağdur olacak en büyük kesim, orta yaş üzeri çalışanlar olacak. Bu kesim, bir çeşit “sizi koruyoruz” yaftası ile çalışma hayatında, hızlı bir erozyona uğrayacak gibi gözüküyor.
İşi evden çalışma koşullarına uygun olmayacak orta yaş üzeri çalışanların, genç işsizliğin oldukça yoğun olduğu ülkemizde işi zor gibi gözüküyor.
Yaş ayrımcılığı konusu, Amerika’da da oldukça önemli bir sorun. Ocak ayı itibarıyla, Amerika’da, 55 yaş üzeri işini kaybedenlerin sayısının 3 milyonu buldu. İşverenlerin Covid-19 şartlarını bahane ederek, orta yaş üzeri çalışanları çok hızlı bir şekilde eve yolladığı yazılıyor. Kısa çalışmadan geri dönüşte ise genç çalışanlar tercih ediliyor.
Genç yaşlılardan yeni girişimler beklenebilir
Pandemi döneminde biraz “koruma”, biraz da “zaten bir ayağı emeklilikte” adları altında; orta yaş kuşağının iş hayatıyla olan bağları kopma noktasına gelecek gibi duruyor. Emeklilik yaşına yakın birçok kişinin iş yaşamından kopma şansı olmadığını düşünürsek, bu kesimin risk alarak, kendi işlerini başlattıkları durumlarla daha çok karşılaşabiliriz. En büyük buluşlar zor zamanlarda ortaya çıkar. Zaten hayat tecrübesi yüksek, çoluk çocuk ve kolej ücreti derdi de olmayan bu kesim, mevcut duruma uyum sağlayarak yeni bir “girişim akımı” başlatabilir!
Bizler ulus olarak emekli olmak için yaşıyorsak bile; çalışma yaşamından ve üretimden kopmak, çok hızlı bir biçimde yaşam motivasyonunu kaybetmekle sonuçlanabilir. Özlemle beklenen emeklilik, aslında sistemden kopmak ve konfor alanı içine girmekse, korumaya çalıştığımız yaş grubunun yaşamdan kopuşunu hızlandırabilir.