Hayat siz planlar yaparken başınıza gelen şeylerdir demiş John Lennon, Beutiful Boy’da. Çoğu insan bunu kabul etmese de hayat çoğu zaman düz bir çizgi değil, inişler ve çıkışlar var. Hem iş hayatında hem de özel yaşamda -ki çoğunlukla da ikisi birden gelir- inişler olması olağan hatta gerekli çünkü bu inişler olmasa, çıkışın değerini takdir etmek, hatta keyfini yaşamak bile mümkün olamıyor. İnsan inişler yaşadığında ve işini kaybettiğinde, çaldığı kapılar da arka arkaya yüzüne kapanırsa şayet umutsuzluğa kapılabiliyor ve çevresi tarafından da ezik konumuna koyulabiliyor. İşsizlik süresi uzadıkça, sendromlar büyüyerek çoğalıyor, kişi çevresi tarafından dışlanabiliyor ve bu durumda da her geçen gün biraz daha içine kapanma eğilimi içine giriyor.
ILO standartlarına göre 12 aydan fazla süren işsizlik uzun sureli işsizlik kategorisine giriyor ve devletin desteği bu noktada gerekmeye başlıyor.
Ben böyle bir kişi ile karşılaştığımda, doğal olarak yardım eğiliminde oluyorum. Ama bir yandan da işe almadan veya bir başka şirkete tavsiye etmeden önce, bir işveren olarak bu kişinin verimliğini veya kişiliğini sorguluyorum.
Bazen bu kişilerin sorunlarını çözmek üzere part-time, bazen esnek çalışma gerektiren işler teklif ettiğim oluyor. Evden çalışmayı teklif ediyorum, yol gösterip; şunu şunu öğrenin, ardından serbest meslek niteliğinde bir iş yapın diye öğütler veriyorum. Kimi zaman bu kişiler heyecanla anlattığım konuyu sonuna kadar dinleme nezaketi gösterebiliyorlar ama nedense çoğunlukla lafımı bitirmeden “Aman aman ben böyle bir iş istemem, ben ne yaptığımı bileyim, sabah işe gideyim akşam döneyim, ne iş yapacağım belli olsun” deyiveriyorlar. İyi ama hayat ne yapacağını bildiğin bir konu değil.
Yaşam içinde o kadar değişiklik oluyor ki; teknoloji değişiyor, insanlar, çevre değişiyor, işler eskisi gibi değil. Büyükbabanız, belki ilk işinden emekli oldu ama ya anne babanız? Siz şu andaki işinizden emekli olabileceğinizi düşünüyor musunuz? Şu an oldukça revaçta olan, e-ticaret uzmanı, sosyal medya danışmanı gibi mesleklerin bundan 5 ya da 10 yıl önce var olmadığını biliyorsunuz, aslında artık işyerinin ofisle sınırlı olmayacağını, hayatın her alanında ayakta kalmak için değişikliklerle yüzleşmek gerektiğinin de farkındasınız ya da olmalısınız. Bir düşünün; bu yeniçağda bir işverene hiç gereksiniminiz olmayabilir ve iş demek illa can sıkıcı bir şeyler yapmak zorunda olmak da değil. Bilmeniz gereken belki de en önemli şey, kendini güvende hissetmenin tek yolunun güvenlik ve konfor sınırından çıkmaya hazır olmaktan ve limandaki gemilerin, güvende olsalar da, çok daha çabuk paslanacağı…
Yeni jenerasyon çalışanların, sizlerle aynı motivasyonlara sahip olamayacaklarını da göz önünde bulundurarak biran önce harekete geçmelisiniz. Yok hâlâ ben işimi bileyim, yaptığım iş net olsun, ben teknolojiden, internetten anlamam, sabah kaçta geleceğim akşam kaçta gideceğim kesin olsun, maaşım az olabilir ama en azından sabit olsun diyorsanız…
Kariyerinizi kendiniz yemiş olabilirsiniz, afiyet olsun!
Yazının başında bahsettiğim, John Lennon’un şarkısını aşağıda dinleyebilirsiniz.
Bazı yazılarımı iş bulma sitesi, cvyolla.com ile paylaşıyorum, iş arayan veya kariyeri ile iligili soru işaretleri taşıyan kişilere ışık tutması amacı ile, buradaki İK bloguna da göz atabilirsiniz.