Tarihin her döneminde buluşlar, yenilikler çalışma biçimlerini etkilemiştir. Fakat genellikle fark edilme süresi birkaç yaşam süresine eşit olabilirdi. Hal böyle olunca da; nesiller süren bu dönüşümü, geriye dönük olarak algılayabilirdik. Küresel ekonomi ve dijitalleşme ile değişim dönüşüm bir nesil ya da bir yaşam süresi içinde değil, beş-on yıllar içinde etkilerini hissettirmeye başladı. Bu dönüşüm-değişim sürecinde çalışanlar, çalışma yaşamını sürdürebilmek için bir yaşam dilimi içinde farklı uzmanlıklar ve yetenekleri edinmek zorunda kalacaklar ve kalıyorlar. Bizler anne ve babalarımızdan farklı olarak sürekli bir öğrenme süreci içindeyiz artık. İstesek de, istemesek de öğrenmek, bu olayın bir parçası oluyor. Gelişmiş ülkelerde iş gücünü canlı tutmak, iş bulabilirliklerini artırmak için devlet teşvikleri ile bir öğrenme sürdürülüyor. Burada gördüğüm kendisi rekabetçi olmayan büyük bir iş gücü, içten gelmeyen dışarıdan devlet gücü ile itelenen bu öğrenme sürecinde acı çekiyor ve kendindeki değişime bile istemeden katlanıyor. Her ne kadar gelişmiş ekonomiler, -özellikle de Avrupa’da- çalışanı koruyucu kalkanlarla sarsa bile, bu ekonomiler durgunluktan kurtulamıyor. Güçlü ekonomiler koruyucu insan kaynakları politikalarını ne kadar sürdürebilirler bu belli değil.
Dijitalleşme ve inovasyon, nesnelerin interneti büyük değişim yaratıyor. Yapay zekanın birçok mesleğin yerine geçme olasılığı, hem özel hem de iş hayatımızı dönüştürürken, dünyayı saran pandemi bu değişim ve dönüşüm zorunlu kıldı. Belki uzun yıllar sonra bu döneme bakıldığında pandeminin bu dönüşüm için bilinçli bir itici güç olup olmadığı gerçeğini zaman içinde göreceğiz. Ancak bilinen bir şey var ki; çalışma hayatına geriye dönülemez bir değişimi günler, haftalar içinde yaşadık.
İş Gücü Akışkanlığı Kavramı
İlk kez, Aydın Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Sedat Aybar’dan duyduğum şöyle bir kavram var: “Sermaye zaten akışkan bir kavram. Sermaye fırsat olan gelir olanağı olan her yere gidebilir ki bu zaten küresel kapitalizmi oluşumunu ve büyük dönüşümleri sağlayan bir konudur. Artık küresel şirketler, özellikle yeni nesil küresel şirketler devletlerden daha büyük ve daha etkin. Dolayısıyla değişim-dönüşüm, ulusal çıkarlar ve politikaların hantal ve yavaşlatıcı etkisinden çok uzakta. Teknolojik gelişimlerle mümkün olan Pandemi ile de hızlanan bir konu var ki, artık insan kaynağı da sermaye gibi akışkan olacak.” Bu büyük bir değişimi tetikliyor. Bundan bir süre önce “İş gücü dolaşımı” kavramı vardı ve iş gücünün akışkanlığı bir şekilde ulusal yasaların farklılıkları, pasaport, çalışma izni, devletlerin birbirine karşı koyduğu çeşitli kurallarla zorlanıyordu. Oysa uzaktan çalışmanın mümkün ve hatta zorunluluk olduğu bu durumda insan kaynağının akışkanlığı gittikçe fazlalaşıyor. Bu gelişim insan kaynaklarına ilişkin bildiğimiz birçok kavramı yerle bir edecek. Yalnızca bu konu ile büyük değişimlere neden olacak.
Sosyal Devlet Kavramı Değişecek
Bir kere çalışanlar için devlet koruması gevşemek durumunda kalacak. Korumacı devlet yaklaşımı olan ekonomiler şu ya da bu şekilde zayıflamaya ve yerini farklı yöntemlere bırakma durumunda kalacak. Dünyanın her yerinden çok daha rekabetçi ücretlerle çalışmaya niyetli bir kesimin olması, uzaktan çalışmanın bunu mümkün kılması ile sosyal devlet kavramı zorlanacak. Gelişmiş ülkelerdeki iş gücü küresel rekabetin baskısı altında kalacak.
Bir Kuruma Bağlı Çalışma Azalacak
Bir kuruma bağlı olarak çalışma geleneği değişecek. Her çalışan bir şirket gibi kendi PR’ını, kendi iş bulabilirliğini, kendi sürdürebilirliğini kendisi yönetmek durumunda kalacak ya da bunu bir şekilde insan kaynakları servisi olarak outsource edecek. Yani bu işin bir kısmını dışarıdan bir servis olarak alacak. Uluslararası kuruluşlar belki kendi başına şirket olan bu çalışanlar için farklı bir emeklilik planı oluşturmayı şimdiden düşünüyor. Sosyal güvenlik kavramı da küreselleşecek bu anlamda.
Kimsenin İşi Garanti Değil
Bu yazıyı yazarken radyodaki teknoloji haberlerinde Google’ın kuantum bilgisayarlarla büyük veriden çok farklı yöntemlerle virüs dahil küresel sorunlara çare aradığından bahsediliyordu. Gelişim-değişim o denli hızlı ki, bu değişimden etkilenmeyecek bir meslek olduğunu düşünmüyorum. Şu anda talebin en yoğun olduğu bilgisayar programcıları bunu en yoğun yaşayan grup, çünkü bulundukları kuruluşta yenilikçi programlar kullanılmaması onları hemen rahatsız edip, yenilikçi yöntemler kullanan organizasyon arayışına itiyor. Bu değişimde en rahat olabilecek bu grup tam tersi değişimin en yoğun yaşandığı sektör. Bir yandan yapay zeka yazılımı konusunu bile tarihe karıştırmaya hazır. Bir hukukçu iseniz yapay zeka ile hazırlanan hukuk sistemleri bu alanda iş arayan yeni mezun hukukçuların yerini almaya başladı.
Bu anlamda kişilerin hayatları boyunca aynı mesleği ya da en azından aynı uzmanlık alanını yürütmesi mümkün değil. Kişilerin öğrenme kabiliyetlerini keskin tutarak yeni alanlar seçmesi bir norm olabilir. Hayatlarının başında farklı disiplinlerde eğitim almış olmak ve birinden diğerine gelişim ve dönüşüm göstermek gerekiyor.