DÜNYA’nın İK’sı programında bu haftaki konuğum Yazar ve aynı zamanda Datassist İnsan Kaynakları Müdürü Tolga Eligül olurken, haftanın konusu ise “Hobimiz ikinci bir iş planı oluşturur mu?” oldu. Birkaç ay sonra Eligül ile beraber çalışıyor olmamızın 9. senesini bitirmiş olacağız. Ancak onun bir Datassist çalışanı olması, bu hafta konuğum olmasına bir referans değil. Aksine, beraber çalışmıyor olsaydık, çok daha önce konuk koltuğundaki yerini alacaktı. Çünkü profesyonel iş yaşamı dışında, yazarlık gibi çok önemli bir meziyete de sahip. Bugüne kadar yazığı küçük hikaye kitaplarının yanı sıra Kader Taşı ve Kör Topal adlı iki kitabın da yazarı.
Ayşe Uça: Şirket içerisindeki birlik beraberlikteki önemli aktörlerden biri olarak görüyorum seni. Yaklaşık 9 senedir de birçok farklı unvanla, birçok farklı görevi başarıyla sürdürdün. Öte yandan da bir yazarlık serüvenin var. Ancak bunlara gelmeden önce ilk olarak pandemiyi sormak istiyorum. Pandemide çalışmak nasıl?
Tolga Eligül: İşin sağlık boyutunu geçiyorum. Ancak genel olarak baktığımda, ben yavaş yavaş geri kafalı denebilecek yaşlara yaklaşıyorum. O yüzden evden çalışmayı çok seven birisi değilim. Çok konsantre olamadığımı düşünüyorum. İş yerinde ne olursa olsun daha verimli çalıştığımı düşünüyorum. Evde bazen sorunlar yaşanabiliyor.
Ayşe Uça: Bu sorunlara örnek verebilir misin?
Tolga Eligül: Sağ olsun annem… Elinde perdelerle gelip, perdeleri asmamı isteyebiliyor. Toplantım olduğunu, işim olduğunu söylediğimde ise “Tamam, perdeleri as. Sonra yaparsın işini!” diyebiliyor ya da acilen marketten yumurta alınması gerekebiliyor. O an, annem için dünyanın en önemli işi o yumurtanın alınması. Sizin o andaki işinizin, markete gitmenizin, geri gelmenizin, tekrar odaklanmanızın annem için pek bir önemi yok. Öte yandan şunu da inkar edemem: Online toplantılarda gömlek, kravat altımda da şort olduğu oldu. Ancak genel olarak uzaktan çalışmanın, çok bana göre bir şey olmadığını söyleyebilirim.
Ayşe Uça: Yavaş yavaş konumuza gelelim istersen. Bu haftaki konumuz, ikinci bir meslek edinmek. Biliyorum ki gözlerimin önünde, ikinci bir meslek edindin. Bana kitap yazdığından heyecanla bahsetmiştin. İlk başta çok ilgimi çekmemiş ancak elimden geldiğince destek vermeye de çalışmıştım. Mesai saatleri öncesi ve sonrası sen kitabınla uğraşmaya devam ediyordun. Sonunda ilk kitabın yayınlandığında bana kitabını hediye etmiştin. Ben de tam tatile çıkıyordum ve tatile senin kitabını da götürdüm. Fantastik kurgu türünde olanı kitabı okurken sık sık durdum ve “Bunu gerçekten Tolga mı yazdı?” diye düşündüm. Heyecanla okumuştum. Şu an Kader Taşı ve Kör Topal isimli iki kitabın var. Kaç baskı oldu kitap, satışlar nasıl?
Tolga Eligül: İki kitap için de biner baskı yapıldı ve iki kitabın da tüm baskıları satıldı. Şu an iki kitap da ikinci baskıya giriyor. Ben de diğer yandan üçüncü kitabı yazıyorum. Zaman zaman sizin “Bunu Tolga mı yazdı?” sorunuzu ben de sormuştum. Kitap çıktı, elime aldım, imza verirken bile “Benim burada ne işim var?” diye soruyordum. İlk kitapta özellikle bu durum çoktu. “Okuyan ne anlar, doğru anlatabilir miyim?” diye düşünüyordum. İkinci kitapta “Yazarım sanırım…” demeye başladım ve bunun getirdiği özgüvenle biraz daha geniş hareket alanı buldum. Ancak üçüncü kitaba geldiğimde ise artık rüzgarın beni savurmasından çekinmiyorum, çünkü konuya daha vakıf olduğumu hissediyorum.
Ayşe Uça: Bu yaşta ikinci bir meslek edinmek gerçekten takdir edilebilecek bir şey. Bir yanda da hobini mesleğe dönüştürdün. Kitap fuarında da ergenlik çağındaki okurlarını, fanlarını görmüştüm. Bu kitaplar bir seri olacak değil mi?
Tolga Eligül: Evet, ilk iki kitabını çıkardık. Daha beş kitap var sırada. Yedi kitaplık bir seri olacak. Plan, program oldukça iyi gidiyor. Benim başlangıç aşamam biraz uzun sürmüştü. 40-41 yaşında yazmaya başladım ancak ondan önceki 10 sene konu araştırması yaptım. Aslında bu projeyi biri yazsa ne güzel olur diye başlamıştım. O sırada da 100-150 sayfalık hikayeler yazmaya başladım, çok olumlu tepkiler aldım. Bu olumlu tepkilerden de yola çıkarak kendimi Kader Taşı’nı yazarken buldum. İyi ki de yapmışım.
Ayşe Uça: Aslında benim de kitap yazmak gibi bir düşüncem var. Ancak ben pek vakit ayıramıyorum. Hatırlıyorum, 2 sene önceydi. Sen şubata az bir süre kala, 14 Şubat’ta yeni kitabının çıkacağını duyurmuştun. Sonra seninle yüz yüze geldiğimizde kitabı henüz yazmadığını söylemiştin. Kitabı bitirmeden, çıkış tarihi vermek, üstelik de az bir süre kala… Bu nasıl oluyor?
Tolga Eligül: Bunu gerçekleştirebiliyorsanız, size hız kazandırıyor. Ancak gerçekleştiremiyorsanız kendinize inancınızı yitiriyorsunuz. Kitap yazmanın ortalama bir süresi var. Süre uzadıkça motivasyonunuzu diri tutmanız da zorlaşabiliyor. Süreyi kısa tutmanız ve bu süreyi duyurmanız, motivasyonunuzu güçlü tutuyor ve böylece sonuca daha hızlı ulaşmış oluyorsunuz.
Ayşe Uça: Kitabı yazıyor olmak mı, kitabı bitirmek mi daha çok mutlu ediyor?
Tolga Eligül: Kitap bitse de, yazmak bitmiyor. Kitabı her elinize aldığınızda bazı yerleri düzeltme ihtiyacı hissediyorsunuz. Kendinize dur demeyi bilmek gerekiyor. İmza günleri çok keyifli ancak çabuk parlayıp sönen bir şey… Bu soruya cevabım yazmak olacak.
Ayşe Uça: Senin gibi beyaz yakalı olup da, kitap yazmak isteyenler çok. Onlara bir mesaj vermek ister misin?
Tolga Eligül: Öncelikle zaman ve mekan çok önemli. Ben zaman yönetimini sağlayabilmek için en çok uykumdan feragat ettim. Sabah 5’te kalkıp yazdım. Ortam için ise, şartları zorlamak gerekebiliyor. Aynı evde kaldığınız aile bireyleri, sizin sürekli bilgisayar başında olmanızdan rahatsız olabiliyor, haksız da sayılmazlar. Ben de; işe erken gelip yazdım, vapurda yazdım, havaalanına uçak saatinden önce gidip yazdım. Yani imkanları kendim yaratmaya çalıştım.
Şirket, çalışanlarına ikinci bir kariyer imkanı verebilir ve hatta destekleyebilir. Bu çalışanın şirketten ayrılmasıyla sonuçlansa bile… Potansiyelini değerlendiren ve kişisel hedeflerine ulaşan mutlu bir çalışandan daha değerli ne olabilir ki!
Söyleşinin video haline aşağıdan erişebilirsiniz.