DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğumuz “Takımdaşlık Analizi, Tersten Bakmak, Aşılarım Tamam” kitaplarının yazarı; Eğitmen ve Yazar Erim Hısım.
Ayşe UÇA: Kendiniz nasıl tanıtırsınız?
Erim Hısım: Ben kendime eğitmen ve yazar diyorum. “Hangisini ağır basıyor?” derseniz eğitmenlikten ve öğrencilerimden vazgeçemem, eğitmenlik öğrenmenin en güzel yöntemidir. En çok çocukluğumuzda öğreniyoruz. İleri yaşlarda öğrenmenin en iyi yolu öğretmektir. “Bir sınıfta en çok kim öğrenir?” derseniz, en çok öğretmen öğrenir. Yalnızca kabul etmesi gereken, her şeyi bilmediğidir.
Ayşe UÇA: İnsan kaynakları yönetimi, değişim yönetimi, performans yönetimi, kariyer yönetimi, örgütsel davranış ve başka birçok konuda eğitim veriyorsunuz. Bu eğitimleri daha çok yüz yüze veriyordunuz. Pandemi sonrası eğitimler artık online olarak yapılıyor. Özellikle uluslararası şirketler eğitimlerini tamamen online olarak gerçekleştireceklerini söylüyorlar. Ne diyorsunuz buna?
Erim Hısım: Ekonomik olarak doğru gözüküyor ama istekler olanaklarla sınırlıdır. Tabii ki birçok şeyi sorguluyoruz, hatta neden büyük kiralarla plazalarda çalıştığımızı da sorguluyoruz son zamanlarda. Ancak eğitimlerin hepsi online olmaz, olamaz. Sınırlı bir öğrenme gerçekleşir. Geçenlerde bir İK yöneticisi pandemi döneminde verdiğim online eğitimleri sordu. Ben online eğitim veriyorum ama ben bu online eğitimleri 15 yıldır zaten veriyordum. Ben zaten hazırmışım pandemi bana denk geldi. Ne bütün eğitimler online olur, ne de tüm ofisler kapanır. İkisi de olmaz. İşin sosyolojik tarafına bakınca biz birbirimize dokunmaktan, göz kontağı kurmaktan hoşlanan bir toplumuz. Eğitim dünyasını konuşursak tabii ki online eğitimler devam edecek, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama eğitimlerin tümü online platforma taşınmayacak. Yüz yüze eğitim çok kaliteli ve besleyici, bundan kopamayız.
Ayşe UÇA: Online çalışmada ruh olmuyor değil mi? Online çalışma da öyle… Birbirini tanıyan ne yapacağını bilen kişiler online çalışabilir ama hiç tanımadığınız bir çalışma arkadaşınızla nasıl online çalışırsınız?
Erim Hısım: Evet. Çok doğru. Ben pandeminin başında online eğitime başladım ve 14 haftadır bunu sürdürüyorum. Çok aktif bir şekilde eğitim veririm, yerimde duramam. Bu anlamda ekranda kıpırdamada bu eğitimleri vermek çok zor oldu. Bu arada verilen eğitimlere tam online eğitim demek mümkün değil. Sadece okunacak konular vermek, makale ödevi vermek online eğitim değildir.
“Okullarda yüz yüze eğitim bir an önce başlamalıdır.”
Ayşe UÇA: İlkokul ve ortaokulda verilen online eğitimi nasıl buluyorsunuz?
Erim Hısım: Bulamıyorum. Belki okuyucuları şaşırtır ama ben okulların bir an evvel açılmasını savunuyorum. İlk başlarda ben de herkes evinde otursun diyordum ama son 3-4 haftadır gerçekten okulların açılmasının daha mantıklı olduğunu düşünmeye başladım. Üniversiteler tatil, bu çocuklar ne yapıyorlar sizce? Okula gitmeyen gençler nereye gidiyor? Gittikleri yerde virüs açısından ne tedbir alınıyor? Okullarda yüzde 100 olmasa da yüzde 80 tedbirler alınıyor. Ancak gittikleri yerlerde ne tedbir alındığını bilmiyoruz. Bu program “DÜNYA’nın İK’sı” değil mi? Bakın bugünler 10 yıl sonra dünyanın İK’sına yansıyacak. Bu dönemde olan çocuklar eğitim konusunda çok zayıf kalacak. Belli tedbirler alınarak okulların açılması gerekir.
Ayşe UÇA: Kişilik envanterleri konusunda (KEYS) çalışmalarınız var. Kişilikle, virüsten korkup korkmama arasında ne gibi bir bağlantı var?
Erim Hısım: Kişilikle bağlantısı var psikoloji ile bağlantısı var, sosyoloji ile de kesişiyor. Öncelikle bu toplumun insanı korkmuyor. Önce inkar ediyoruz, sonra kabul ediyoruz. Biraz sebat direnç ve inkar ediyor. Bu iklimin insanı çok farklıdır kimseye benzemez, birçok avantajı ve dezavantajı bir araya getiren bir yapı ama biz çok bilgi toplumu değiliz. Ben bilgiye önem veriyorum, bilmediğim konuyu bilen kişiye teslim olurum.
“Kitabımda bumerang yasası diye bahsettiğim bir şey var. Ne verirseniz fazlasıyla geri geliyor.”
Ayşe UÇA: Siz İnsan Kaynakları Mesleki Dayanışma Derneği (İKAMİD) kurucuları arasındasınız. İnsan kaynakları dernekçidir biliyorsunuz. Birlikte olmaktan, ekip olmaktan, deneyimleri paylaşmaktan beslenip bunu şirketlerimizde uyguluyoruz. İnsan kaynakları için insana minicik bir değer kattığınızda bunun açılımı çok büyük oluyor. Buradan insan kaynaklarıyla, insan kaynağımızın değerinin yükselmesiyle eğitim arasındaki ilişkiden bahseder misiniz?
Erim Hısım: Eğitim bir mucize, tohuma benziyor. Verimli bir toprak bulmuşsanız ve oraya bir tohum koymuşsanız, sonu mucize oluyor. Tanıştığım birilerine sıklıkla öğrencilerime baktığımda hayal görür, onları bir yerlere koyarım. Genel müdür olarak, girişimci olarak hayal ederim o kişiyi ve bu çoğunlukla gerçekleşir. Ne verirseniz fazlasıyla geri alırsınız. Kitabımda bahsettiğim bumerang yasası diye bir şey var, verirseniz geri geliyor. Ancak bunu hesaplayarak vermekten bahsetmiyorum. Verdiğiniz yerden değil belki ama bir biçimde geri geliyor.
Röportajın görsel haline aşağıdan erişebilirsiniz.