Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu AbbVie Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Seval Aksoy. Seval Hanım ile bütünsel insan yaklaşımı ile ilgili konuştuk.
Aynı hedef için ortak strateji belirleyip birlikte koşmak gerekiyor
Ayşe Uça: Spin Off’u şirketleri ayrılması olarak açıklayabiliriz. Pek çok şirketin Spin Off’lardan sonra eski şirketlerin kültürlerinde ezildiğini görüyüz. AbbVie, Abbott’tan ayrıldıktan sonra nasıl yeni bir şirket kültürü kurdu?
Seval Aksoy: Öncelikle şunu belirtmek lazım ben de 15 yılımı Abbott’ta geçirdim ve harika bir şirket. Çok güzel kültüre sahip bir şirket. Ama artık bir biofarma şirketi olarak yenilikçi ilaçlar üzerinde çalışıp hem günümüzün hastalıklarını tedavi eden hem de geleceğe yönelik araştırma ve geliştirme faaliyetleri ile yeni tedavileri geliştirmeye odaklı Ar-Ge’nin çok güçlü olması gereken bir yapıda artık ona hizmet etmeyen kültürel özellikleri bırakıp yeni özellikler edinmek zorunluluğumuz vardı. Güçlü bir marka kurmak, ilerlemeye ve büyümeye devam edebilmek. Yeni bir kimlik oluşturabilmemizin sırrı, bütün çalışanlarımız ile bu değişimi yapmamız. Global çapta, bölgesel ve ülke çapında anketler yapıldı, çalıştaylar yapıldı, geri bildirimler toparlandı. Kültürümüzün çatısı belirlendi, sonra o çatının altında uygulamalar geliştirilmeye başlandı. AbbVie’yi kurduğumuzda genel müdürümüzle ve yönetim ekibimizle, sonra tüm çalışanlarımızın katkısıyla kültür çerçevesinde iş modelimizi belirlemek ve o çerçevede yeni iş profillerimizi oluşturmak için bu doğrultuda çalışmaya başlamaktı. Yaptığımız ilk şey aslında tüm AbbVie çalışanları olarak biz içerde rekabet etmeyeceğiz dedik. Tamamen bütün radarlarımızı, algımızı dışarıya çevireceğiz, yenilikçi odaklılığımızı çok daha net göstereceğiz dedik. Bir yandan da büyümeye başladık. Marka takımlarımız, saha aksiyon takımlarımız hep el ele, omuz omuza. Aynı hedef için ortak strateji belirleyip birlikte koşmak gerekiyor.
Ayşe Uça: Burada küçük bir parantez açarak AbbVie ne yapar? Öğrenmek için doğru bir zaman sanırım.
Seval Aksoy: Biz kendimizi yenilikçi ilaçlar keşfetmeye ve geliştirmeye adamış, araştırma odaklı bir global biofarma şirketiyiz. 130 yıllık bir miras, güçlü bir farma altyapısı var. Güçlü bir inovasyon gücü var. Bugün dünyada 70’ten fazla ülkede 50.000 çalışanı ile faaliyet gösteriyoruz. 70’ten fazla ülkede ülke operasyonu var ama 135’ten fazla ülkeye hizmetlerini götürüyor, tedavilerini sunuyor ve 60’tan fazla hastalığın tedavisi için çözümler sunuyor AbbVie. Temel faaliyet alanlarımız; immünoloji, göz sağlığı, onkoloji, hematoloji, spesifik farma, nörolojik bilimler gibi sayabiliriz. Ar-Ge aşamasında olan farklı alanlar da var. Hem günümüzün zor hastalıklarına yönelik çözümler sunarken, hem de bir yandan insanlara fayda sağlarken hem de tabii ki şirketinizin devamlılığını sağlamak için yine yeni moleküllerin araştırıp geliştirilmesi şirketimiz için çok önemli.
Kendi kanatlarımızla uçmak çok iyi geldi. Bu Ar-Ge’ye yatırımımızı inanılmaz arttırdı. Sadece 2021 yılında Ar-Ge’ye yaptığımız yatırım global çapta 6,5 milyar dolar. Toplamda 20 milyar doların üzerinde AbbVie olarak yatırım yapıldı. Geçen yılki 58 milyar dolarlık ciromuzun 6,5 milyar doları Ar-Ge’ye gitti. Amacımız yenilikçi ruhu koruyarak, hasta odaklılığı kalbimizde tutmaya devam ederek hastalığa çözümler geliştirmek.
Ayşe Uça: Bütünsel insan odaklı yaklaşım nedir ve bununla ilgili ne yapıyorsunuz? Sanırım 10 yıllık başarının altında yatan bir şey bu, değil mi?
Seval Aksoy: Bütünsel insan odaklı yaklaşımımız ile, çalışanlarımızın fiziksel ve psikolojik durumlarına çok dikkat ediyoruz. Örneğin, çalışanlara ve ailelerine psikolojik destek hizmetimiz var. Zor zamanlarda kişisel krizler veya afetler olabiliyor. Hem Türkiye’de hem de globalde bu durumdan etkilenen çalışanlarımıza ve ailelerine psikolojik destek veriyoruz. Aynı zamanda fiziksel ve psikolojik bütünsel olarak sağlığı korumaya yönelik haftalık ve aylık konseptler düzeliyoruz. Sigarayı bırakmadan, sağlıklı kilo vermeye kadar bir sürü kampanya var. AbbVie Inmotion olarak adlandırdığımız yarışmalarda Çalışanlar Harekette modası ile puan biriktiriyorlar, yarışmalara katılıyorlar. Böylelikle daha iyi yaşam için çalışanlarımızı destekliyoruz.
Kurulduğumuz günden itibaren farklı alanlarda topluma dokunmak ve fayda yaratmak istiyoruz
Ayşe Uça: AbbVie içerisinde pek çok sosyal sorumluk projeleri yapıyorsunuz. Yaptığınız işlerden bahsedebilir misiniz?
Seval Aksoy: Kurulduğumuz günden itibaren farklı alanlarda topluma dokunmak ve fayda yaratmak istiyoruz. Kadınlara, çocuklara yönelik sosyal sorumluk projeler yürüttük. Çalışanlarımıza deprem anında ne yapmaları gerektiği konusunda eğitimler verdik. Yaşadığımız deprem faciasına da çalışanlarımız aldıkları eğitim sayesin de daha bilinçli olduklarını söylediler. Hatay’daki çadır kente yardımlarımız yaptık. 4 bin kişinin yaşadığı bir rehabilitasyon merkezi kurduk. Bunun yanın da sokak hayvanları için de sosyal sorumluluk projelerimiz var. 100’e yakın çalışanımız ile AbbVie Hayvan Dostları isimli bir grubumuz var. Yıl boyunca gönüllük faaliyetleri yapıyoruz. Kışlık barınma yerleri yapıyoruz, kışa hazırlık çalışmaları sürekli mama desteği, felçli hayvanların bakıldığı STK’lara destekte bulunuyoruz.
Ayşe Uça: Bütünsel insan odaklı yaklaşım ve yaptığınız sosyal sorumluk faaliyetleri sonucunda Great Place To Work (GPTW) ödülüne sizi götürdü. Siz ne dersiniz?
Seval Aksoy: Evet aslında GPTW AbbVie’yi kurduğumuz günden bu yana birlikte yürüdüğümüz bu yolculukta bize eşlik eden bir konsept diyelim. GPTW bir enstitü, bağımsız bir kuruluş. Bizim amacımız zaten herkesin mutlu olduğu, kendini ifade edebildiği, fiziksel ve psikolojik olarak kendini güvende hissettiği, başarıya doğrudan katkıda bulunabildiği bir şirket kültürü yaratmaktı. Bu çerçevede GPTW bize çok iyi bir yol haritası sundu, disipline etti, çalışmalarımızı hangi alana odaklayacağımız konusunda bir çerçeve çizdi ve 9 yıldır biz AbbVie Türkiye olarak en iyi işverenler listesindeyiz. Her bir çalışanımızın gurur duyduğu bir yolculuk GPTW.
Migren Dostu İş Yeri
Ayşe Uça: Konuşurken migren dostu iş yeri lisansımız var dediniz. Çok ilginç geldi. Nedir bu migren dostu iş yeri?
Seval Aksoy: AbbVie Türkiye olarak migren dostu iş yeriyiz. Avrupa Migren ve Baş Ağrısı Birliği’nin (EMHA) aslında başlattığı bir inisiyatif bu. Migren hastalığından mustarip kişilere desteklemek amacıyla onların diğer çalışanlarla eşit koşullarda, eşit fırsatlara sahip olarak, iş hayatlarını sürdürebilmeleri. Çalışma koşullarının ve yaşam kalitelerinin iyileştirmelerine yönelik, işverenlere ve şirketlere yönelik bir standartlar seti hazırlamış. Bu standartları uygulayan şirketler migren dostu iş yeri oluyor. Biz de bunların tümünü yerine getirdiğimiz için bu unvanı almaya hak kazandık. Bunlar neler diye soracak olursanız: örneğin esnek çalışma prensibi, uzaktan çalışma prensibi. Ofisteki aydınlatmanın kronik migrenden muzdarip kişilere göre yapılması, migrene olan çalışanların rahatsızlandıkların da vakit geçebilecekleri karanlık ve sesiz odalar sağlayabilmek. Migrenin ortaya çıkardığı sorunlarla baş etmelerini veya engellemelerine yönelik uygun ortamı sağlama gibi kriterleri karşılayabildiğimiz için verildi. Türkiye’de yaklaşık 1 milyon hastanın kronik migren nedeniyle yaşamı olumsuz etkilendiğine bakarsak, bu sorunu çözmeye önem veriyoruz.