Dünya Gazetesi ile ortaklaşa yürüttüğümüz ve her hafta birbirinden seçkin konukları ağırladığımız DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğumuz: İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Cahit Yılmaz olurken, konu başlığımız ise “İşletmelerin dönüşümü ve insan kaynakları” oldu…
(Ayşe UÇA) Hangi dersleri veriyorsunuz?
(Dr. Cahit Yılmaz) Üniversiteye 2016’dan beri dışarıdan destek veriyorum.
(Ayşe UÇA) Ki bu da üniversiteye, sektör tecrübesi girmesi açısından çok iyi bir durum…
(Dr. Cahit Yılmaz) Kesinlikle. Üniversite de bu şekilde sektör tecrübesinden faydalanıyor. Mesleki tecrübem yatırım bankacılığı üzerine, dolayısıyla daha çok sermaye piyasaları ve yatırım bankacılığı üzerine dersler veriyorum.
(Ayşe UÇA) Öğrenciliğinizin hemen sonrasında Türkiye Kalkınma Bankasında çalışmaya başlamışsınız ve 80’li yılların ortasında değişimin çok yoğun olduğu yıllarda çeşitli projeler yürütmüşsünüz.
(Dr. Cahit Yılmaz) Şimdi geriye dönüp baktığımda çok değerli bir deneyim olduğunu düşünüyorum. İlk başladığımda çok uzun çalışmayacağımı düşünüyordum. Başladıktan sonra Kalkınma Bankası’ndaki çalışma modelinin, Dünya Bankası tarafından düzenlendiğini gördüm. Bu ilgimi çekti. Proje değerlemeleri için kullanılan işlemler uluslararası standartlardaydı. Bir süre sonrada Kalkınma Bankası iştiraklerinde görev almaya başladık, bu çok güzel bir tecrübeydi. Çok genç yaşlarda bu iştiraklerin denetim ya da yönetim kurullarında görev aldık.
(Ayşe UÇA) Bu tecrübeler size kurumsal finansman ve yatırım danışmanlığında çok yararlı olmuştur tabii ki.
(Dr. Cahit Yılmaz) Kesinlikle doğru. Dönüp baktığımda, mesleğimin Kalkınma ve Yatırım bankacılığında şekillendiğini görüyorum.
(Ayşe UÇA) O dönemdeki girişimlerden çok başarılı olanlar ya da çok parlak görünüp başarısız olanlar var mıydı?
(Dr. Cahit Yılmaz) Biliyorsunuz Kalkınma Bankası’nın geçmişi, o yıllarda Almanya’da çalışan işçilerin yatırımları için başlamış olan Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası’ydı (DESİYAB).O Kalkınma Bankası’na dönüştü. O dönemde Almanya’dan gelen birikimlerle Türkiye’nin her tarafında kurulmuş şirketler vardı. Bu şirketlerin bir kısmı başarılı oldu. Bugünlere gelmiş güzel yatırımlar var. Örneğin; Uşak Seramik şimdi isim değiştirdi tabii. Tekstil şirketleri, Urfa’daki iplik fabrikaları, İşbir, Denizli Cam, Astaşlar, Aydın’daki tekstil şirketleri, epey var. Daha doğrusu şöyle söyleyeyim Ayşe Hanım, o dönemde İstanbul Menkul Kıymetler Borsası oluşurken, Kalkınma Bankası tarafından desteklenen şirketler bu borsayı oluşturdu. Yine örnek isterseniz doğuda mobilya fabrikası kuruldu; Doğtaş.
80’lerde ne üretseniz satıyordunuz, şimdi kar marjları uluslararası alanda çok daraldı
(Ayşe UÇA) Şirketler büyürken İnsan Kaynaklarının rolü nedir?
(Dr. Cahit Yılmaz) İşletme teorisi içinde sanki İnsan Kaynakları sonradan gündeme gelmiş gibi duruyor ve öyle görülüyordu. 80’li yıllarda Anadolu’daki işletmelerdeki en büyük problem insan kaynaklarıydı. Yönetici bulunamıyordu… Ücretler çok yüksek gelirdi… 80’lerden sonra şunu gördük: Türkiye’de yüzde 80-90 oranında KOBİ tanımlı işletme var. Ama KOBİ’ler o kadar hızlı büyüdüler ki, kendileri KOBİ tanımında kalsa bile rakamları çok büyüdü. İri KOBİ’ler haline geldi ve kaynak yönetimi ön plana çıktı. Tüm bu kaynağı yöneten ise insan kaynağı zamanında personel yönetimi dediğimiz konu değildi artık. İşletmeler büyürken şunu gözlüyorum, insan kaynakları yönetimi stratejik planın bir parçası haline gelmiş vaziyette. Hatta birçok işletmede ön sıralara gelmiş bir parçası halinde. 80’li yıllarda ne üretseniz satıyordunuz, şimdi kar marjları uluslararası alanda çok daraldı. Çok daha derin ve incelikli çalışmak gerek. İnsan kaynağını çok iyi yönlendirmek, eğitmek ve motive etmek gerek. Artık insan kaynakları desteği olmadan yapamazsınız.
(Ayşe UÇA) Gerçekten insan kaynağını dikkate alıp onu doğru yönlendiren bu şekilde rekabet avantajı yaratan örnekler hangileri?
(Dr. Cahit Yılmaz) Marmara bölgesinde çok fazla örnek var. Bunu sağlayan unsurların içinde piyasanın zorlaması da var. 2000’den sonra çok fazla yabancı yatırımcı geldi ve yabancı yatırımcıların talepleri arasında daha iyi bir organizasyon yapısı görme talebi vardı. Bu da etken oldu değişim için. Bu nedenle örneklerin başında otomotiv yan sanayi vardır.
(Ayşe UÇA) İnsan kaynaklarının verimliliğe katkısını görebiliyor musunuz?
(Dr. Cahit Yılmaz) Aynı nitelikte iki işletme kurabiliriz ama şirketin başarısını insan kaynağının kalitesi belirler.
(Ayşe UÇA) Birleşme ve satın almalarda insan kaynaklarının rolü nedir?
(Dr. Cahit Yılmaz) Yabancı yatırımcı pazardaki yerli bir firmayı satın almak istediğinde, tercihini organizasyon yönünden hazır olan firmadan yana yapar. Organizasyon deyince, insan kaynaklarına atıfta bulunuyorsunuz. Benzer iki yapı varsa onlardan entelektüel sermayesi yüksek olan seçilir. Personel seçimi yaparken personel de sizi seçmeye başlıyor ve bu şirketler daha iyi iş gücünü çekmeye başlıyor.
“200-300 yılda gelecek demografik fırsatı kaçırıyoruz”
(Dr. Cahit Yılmaz) Türkiye genç insan kaynakları avantajını kaçırıyor. İktisat açısından ülkelerin kalkınma devreleri vardır. Kalkınma devlerinin en önemli besleyicisi de nüfusun demografik yapısıdır. Yaklaşık 200-300 yılda ülkelerin önüne bu demografik yapının sunduğu fırsatlar gelir. Genç nüfus hem üretir hem tüketir ve sıçramayı gerçekleştirir. Ne yazık ki bu fırsat kaçıyor.
Röportajın video halini izlemek için tıklayın: