İşe alım ve istihdam süreci işveren ve çalışan arasında yaşanan inişli çıkışlı bir süreç, tıpkı bir aşk ilişkisinde olduğu gibi..
Bu süreç; arz-talep dengesinin zayıf tarafındakinin aleyhine bir taraf tarafından çok istenilir, peşinden koşulur bir halde olacaktır. İş arayan işe ihtiyacı olan çalışan, işverenin nefes alışını bile takip edecek; çok aranılan bir yetenek ise işverenin değil nefesi, horlasa bile ruhu duymayacaktır.
Peki süreç eşitler evreninde nasıl yaşanacaktır? Üst düzey bir yönetici ve işveren arasında diyelim. Öncelikle her iki taraf da iş görüşmelerinde aynen flört döneminde olduğu gibi iyi yönlerini sergileyecek ve en fazlasını koparmaya çalışacaktır.
Evlilik gerçekleşip sözleşme imzalandıktan, deneme süresi geçtikten sonra? Çalışmanın başladığı ilk günlerde gösterilen tevazu ve özen yavaş yavaş yerini alışkanlığa bıraktığında işin gerçek rengi kendini gösterir. Artık nikah gerçekleşmiştir. Bu dönemde çalışan da işveren de artık kendisidir, her iki taraf da farkında olarak ya da olmaksızın gerçek kişiliğini sergilemeye başlar. Bu noktadan itibaren bu iş ilişkisinin her iki taraf için kazanç sağlayan katma değer yaratan bir ilişki olup olmadığı ve gerçek verim belli olur. Aşk ve ardından evlilik ilişkisinde de böyle değil mi?
Haydi evlilik ilişkisinde duygusal veya farklı dürtülerin yeri oldukça fazla ise de, iş ilişkisine böyle başlamanın her iki taraf için de bir yararı olmasa gerek. Bu nedenle işe alımda duygusal dünyamızdan ve bilinçaltımızdan mümkün olduğunca etkilenmeden karar vermemiz son derece önemlidir.
İşe alımda % 100 mantıklı karar vermek hiç mümkün değil! Sonuçta dış görünüş, kültürel yakınlık, hemşehrilik şu ya da bu yüzde ile işin içine girer ama yine de aklı başında bir iş adamı/kadını için bunlar eşit adayların seçiminde bir etken olur. İşe alımda duygusal kararlardan etkilenmemek için (bu arada işveren işe alım kararını profesyonellere devretmişse bile yine aynı durum gözlenecektir) yapılması gereken mümkün olduğu kadar objektif veri toplayarak hareket etmektir.
Neler yapılabilir?
Işe girecek yönetici adayı için durum kolay. “Evleneceğiniz kişinin doğru aday olduğunu anlamak için eski karısı ile yemek yemeniz yeterlidir” derler. İlgili şirketten ayrılmış doğru bir çalışan size istediğiniz bilgiyi, siz istemeden verecektir.
İşverenin işi daha zor;
İş tanımı önceden hazır olmalı ve yeni boşalan pozisyon için alım yapılıyorsa, iş tanımı tekrar gözden geçirilmeli.
(Bazen çok etkili bir çalışan bu iş tanımı öyle bir kaplıyor ki işe alımda bu kişinin ikiz kardeşini aramaya başlıyor hiç farkında olmadan) yönetim yeni zaman biriminde işe alım için belirlenmiş yetkinlikleri şirketin ana yetkinlikleri ile birleştirerek tekrar gözden geçirmelidir.
Bu çalışma işe alımın da çok karizmatik bir kişilikten etkilenip bu maddelerin bir kenara konulmasını bir ölçüde engeller.
Geçmiş performansının mümkün olduğunca kişisel haklara zarar vermeden ölçülmesi.
Bu da kolay bir iş değil; çoğu zaman referans istediğiniz kişinin iyi yada üretken kavramıyla sizin kriterleriniz çok farklı olabilir. Bu anlamda referans için önceden titizlikle hazırlanmış soru cevap formunu kullanmak, çok didaktik görünse de en mantıklı yoldur. Cevapları anında yazıya almak, ve karar sırasında ciddi bir biçimde tekrar okumak size yanlıştan kurtarabilir.
Genç yaşlarda çok önemli pozisyonda olacak bir çalışanım için, ünlü sayılır bir iş adamından aldığım referans kişinin çok iyi ve iş bitiren bir yönetici olduğu idi. İki yılın sonununda kişinin iş bitiriciliğinin iyi içki ve sohbet olduğunu acı acı anladım.
Datassist gibi çıkar, tanıdık, torpil ile işi olmayan; sadece servis kalitesi ile ayakta duran bir şirketin kullanmadığı bu durumlar, bana referans veren şirketin iş yapma biçimi idi. “Çalışkan mıydı?” yerine, bir ölçüm mekanizması işletmek zorundasınız, diğer satış elemanlarına oranla ne kadar fazla? Hangi konu ve alanda? Ve benzeri…
Kişilik testleri birincil olarak işe alım kararında etkili olmasa da önemli bir veridir.
Referans ya da kişinin bize iş yapış biçimi ile anlattıkları değerlendirilirken kişilik testleri yol gösterici olabilir. Ancak bu tarz testleri belirlerken de şirketinizin kurumsal kimliğini ve işe alım için düşündüğünüz pozisyonun, eş zamanlı çalışacağı diğer pozisyonlardaki çalışanlarınız ile uyumunu doğru ölçebilmenizi sağlamasını öncelik olarak belirlemeniz gerekmektedir.
Eğer tüm kıstaslar uyumlu ise her iki taraf da bu şartları taşıdığı sürece iş ilişkiniz başladığı gibi sürmeye devam eder.
Bazı iş ilişkilerinde duygusal yön ağır basıyor… Karşılıklı sevgi, vefa, kıymet bilmek, babası gibi sevmek saygı duymak gibi kavramlar bizim gibi ortadoğu toplumuna has iş ilişkisi özellikleri, özellikle patron şirketlerinde fazlasıyla gözlemlenen bir durum. Bu bağlar bir yandan çok büyük iyilik, saygı katma değer yaratırken, beklentilerin de çok yüksek olduğu içine çok şey yüklenmiş kavramlardır.
İş ilişkisi biterken, her iki taraf açısından da başa en çok bela olan durumlardır. Bir taraf size hiç beklemediğiniz hayal bile etmediğiniz beklentiler yüklemiş olabilir.
Öyle bir süreç yaşayabilirsiniz ki, size iyi bir referansla gelmiş veya sizin bünyenizde yıllar boyunca sorun çıkarmadan; adeta bir dişlinin çarkı gibi görev bilinciyle çalışmış olan personeliniz için “Bu, aynı kişi mi?” sorusunu kendinize sıkça sorarken bulabilirsiniz!
Sakin ve hiç sorun çıkmayan bir boşanma pek mümkün değil, mümkün olsa bile bir tarafın bağrına taş basması, yada iyi bir fatura ödemesiyle sessiz geçmiş olabilir. Bir aşk ilişkisi ne kadar tutkulu ise bitişi iç yada dış savaşlar çıkarabilir. Hal böyle olunca her türlü beklenmeyeni beklemek gerek.
Duygusal başlamış iş ilişkisinde de benzer durumlar hep yaşanıyor. Bu durumda da kalıcı ve yol gösterici olan yazılı materyallerdir. İş sözleşmelerini, bunun ekinde olan rekabet sözleşmelerini flört döneminde yaptığınızı düşünürseniz lütfen bunları hukukçunuzun soğuk ve duygusuz ellerine bırakın.
Yoksa boşanmış Barbie’nin Ken’i gibi dımdızlak kalırsınız. Hikayesi için tıklayın.