Çocukluğumda annem ben uyanmadan işe giderdi. Saçlarım çok uzun olduğundan bunun için zaman zaman komşu teyzelerden yardım isterdim. En kötüsü sınıfta ayağa kalkıp annem çalıştığı için sınıf örtüsünü yıkayamadığını söylediğimde sınıftan yayılan ayıplama sesleri idi.
Aradan yıllar geçti, çalışanlarımdan biri oğlunun Çengelköy’de yeni başladığı okuldaki kültürel seviyenin düşüklüğünü anlatmak için kullandığı kelime ile bu eski günlere gittim. Çocuk, “Okulun seviyesi o kadar düşük ki anneleri çalışmıyor” sözleriyle durumu değerlendirmişti. Zaman içinde algıların değişmesine ilişkin çok güzel bir örmek oldu bu ikisi. Bir dönem yargılanan daha sonra takdir edilen bir şey oluyor ya da tersi. Şimdi ise, o günlerin Eskişehirinde mahallede belki de tek çalışan kadın olan annemle gurur duyuyorum.
Ancak kadın ekonomik olarak ne kadar güçlü ve kendine yeter olursa o kadar özgür olabiliyor. Diğer türlü olay iyi bir eş bulmasında düğümleniyor ki; bu çoğu zaman mümkün olmuyor. Kadının çalışması ve ekonomik olarak özgür olması kolay mı?
Bir kere nasıl yetiştirildiği ile doğru orantılı. Başkalarından beklemeyi ve talep etmeyi mi öğrenmiş, kendi üretmeyi mi öğrenmiş; bunu birçok kişinin aile yapısına doğru orantılı olarak gözlüyoruz. Çalıştığı zaman ise işi ve ailesi arasında denge kurması isteniyor. Dikkat edin iş-yaşam dengesi için gördüğünüz fotoğrafların hepsinde bir anne ve çocuk figürü vardır. Çalışan ve para kazanan olmak, o evde “Yorgunum ben” diyerek dinlenmesine yetmez. Evde onu bekleyen yeni işler ve ödevler vardır.
Bu yazıyı yazarken karşımda oturan arkadaşım şöyle bir tablo anlattı: İşten eve dönüp alışveriş yapması gerekli çünkü onu evde bekleyen oğlu ve erkek kardeşi var elinde poşetlerle dört kat merdiven çıktıktan sonra içeriye girmeden önce bir bahane bulup kapıda ağladıktan sonra içeri girdiği bir gün onun hayatında unutulmaz, enerjisinin tükendiği bir an olmuş.
Çocuğunu yalnız büyüten bir anne olarak bende bu tablonun çeşitli versiyonlarını yaşadım.
Geçenlerde bir Kayseri ziyaretinde gördüğüm bir kareyi şu anki bakış açımla oldukça üzücü buldum. Bir bankada şef pozisyonunda olan 30’lu yaşlarda yakınım, o hafta sonu mesai yapmak durumunda kalmıştı. Cumartesi akşamı saat dokuz sularında annesinin evine girdiğinde 5 ve 2 yaşlarında olan iki oğlan çocuğu annelerinin üzerine atladı, onunla oynamak vakit geçirmek için müthiş bir enerjileri vardı. O ise zaten çok fazlasıyla yorgun bir biçimde işten gelmişti. Baba sanırım evde dinlenmeye devam ediyordu.
Bu ve buna benzer pek çok hikâye ile karşılaşmışızdır. Sorun olarak kabul edebileceğimiz bu durum için maalesef net bir çözüm yok. En azından şimdilik… Peki uzun vadede ne olacak? Hep söylendiği gibi bir kadın yetişirse, bir nesil yetişir. Kadınların, kendi imkanlarıyla önce kendilerini; ardından çocuklarını bu minvalde yetiştirmeleri gerekiyor.
Çalışan, çalışmayan; boşanmış veya hiç evlenmemiş bir “anne” olmak; ne siyasete, ne törelere âlet edilemeyecek kadar kutlu bir sıfattır. Bunun bilincine varmış nesiller, çok uzak olabilir ama imkansız değil. Bir düşünün: Dünyaya şekil veren bütün toplumsal atılımların başlangıcında, hep kadınlar yok mu?
Çalışan Anneye Tavsiyeler
Çalışan annenin, yeri gelip işinden feragat etme pahasına çocuklarıyla fazlasıyla ilgilenmesi hâlinde şunlar oluyor: Çocuklar cidden çok mutlu oluyor, sınırlarını deneyen varlıklar olarak konfor sınırlarını sonuna kadar genişletiyorlar. Anne onlara her türlü imkanı sunuyor, hatta biraz fazla sunuyor. Birçok durumda bencil bireyler yetiştirme yoluna gidebiliyor. Sonunda da, Türk tipi bir Z Kuşağı ile karşı karşıya kalabiliyoruz.
Çocuklar büyüdükten sonra anneye ihtiyaçları azalıyor, hatta annenin yoğun ilgi ve kontrolünden kaçma eğilimi içinde olabiliyorlar. Kadın kendi yeteneklerine uygun iş bulma olanağını kaybetmiş bulunuyor. Anne tekrar işe dönmek istediğinde, genellikle bu mümkün olmuyor. Oldukça haksız bir durum olmasına karşın ne yazık ki tecrübelerim, iş dünyasının uzun süreli işsizleri kabullenmekte zorlandığı yönünde.
Bu dönemi kolay atlatması yönünden tavsiyelerim şunlar olabilir:
- Çocuk olayını daha iyi ücret kazandığınız bir dönem için planlayın. Dışarıdan en iyi desteği alacağınız şekilde hayatı planlama elinizden geldiğince gayret edin.
- Kadınlara tanınan devlet desteklerini ve izinleri kullanarak işinizde kalmaya devam edin.
- Çocuğunuzla ilgilenmediğiniz için vicdan azabı duymaktan vazgeçin, onlara dinlenmiş bir şekilde daha kaliteli zamanlarda birlikte olun. Onlarla vakit geçirdiğinizde gerçekten orada olun.
- Ağladıklarında mantıklı açıklamalar yapmak yerine sadece onlara sarılın ve onları sevdiğinizi anlatın.
- Çok zorlandığınız ve devam edemeyeceğinizi düşündüğünüz an, aslında gelişme için sınırınızı zorladığınız andır. Bunu unutmayın ve gülümseyin. Yeni bir seviyeye atlayabilirsiniz. Tabii, pes etmezseniz.
10 Güçlü Kadın
Fortune Dergisi’nin son dönemde yayımladığı dünyanın en güçlü 10 kadını listesi, iş hayatında kadınların hiç de yadsınamayacak bir yeri olduğunun ispatı durumunda… Fotoğraftaki Mary Barra’nın zirvesinde olduğu bu listede kimler var?
- Mary Barra: General Motors – CEO
- Indria Nooyi: PepsiCo – CEO
- Marillyn Newson: Lockheed Martin – CEO
- Abigail Johnson: Fidelity Investments – CEO
- Sherly Sandberg: Facebook – COO
- Ginni Romety: IBM – CEO
- Meg Whitman: Hewlett Packard – CEO
- Safra Catz: Oracle – Co-CEO
- Phebe Novakovic: General Dynamic – CEO
- Ruth Porat: Google Alphabet – SVF, CFO
Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 15 Aralık 2017 tarihinde yayımlanmıştır.