Nasıl Bir İK programımızın bu haftaki konuğu Profesyonel Koç & Sosyolog Ali Gülüm. Ali Bey ile işlerin geleceği hakkında konuştuk.
“İnsanlar yaptığı işin anlamını hissetmek istiyor.”
Ayşe Uça: Dünya Ekonomik Forumu raporu neden önemli?
Ali Gülüm: Bu bir araştırmaya dayanıyor. Araştırmanın kapsamını 45 ülke dahil 11.3 milyon çalışanı temsil eden 803 şirket belirliyor. İş hayatında insanların hissetmelerine ihtiyaç var, insanlar yaptığı işin anlamını hissetmek istiyor. Bu durum insanların uzun yıllardır dert yandığı bir mesele. Örneğin beyaz yakanın mutsuzluğu çalışanların söylenmesi değil, artık iş hayatının da bir meselesi.
Geçen sene İngiltere’den alınan bir istatistik var. Her ay şirketlerin aradığı eleman sayısıyla işsiz sayısını karşılaştıran bir tablo. Geçen seneki Mart raporunda ilk defa şirketlerin aradığı eleman sayısı işsiz sayısını geçti. Şirketler, aradıkları insanları bulamıyorlar. Dolayısıyla ‘yetenek yetkinliği’ meselesi bu rapordaki hem bugüne hem önümüzdeki beş yıla dair en kritik konulardan biri.
“İnsanların işini yaparken bile öğrenmeye devam etmesi gerekiyor.”
Ayşe Uça: Yetenek havuzunda çok yetenekli kişilerle yeteneğe sahip olmayan kişiler arasındaki uçurum da büyüyecek gibi gözüküyor. Siz ne dersiniz?
Ali Gülüm: Benim dönemimde bize vadedilen şuydu: İyi bir okulda okursan, mezun olduğunda iyi bir işe girersen çok güzel çalışırsın. Böyle bir şey yok. Öğrenmenin sürekli olması, insanların işini yaparken bile öğrenmeye devam etmesi gerekiyor. İşi yaparken de başkalarının desteğine ihtiyaçları var. Bu önceden olsa iyi olur kategorisinde yapılan, sinerji arayan faaliyetler, takım çalışmaları gibi aktivitelerle karşılanıyordu, artık öyle değil. Bu, hem bireyin hem de organizasyonun hayatta kalabilmesi için bir zorunluluk haline geldi, öbür türlü ne birey ne şirket rekabet gücünü koruyamıyor artık.
“Hobilerin bir şekilde iş hayatına transfer edilmesi gerekiyor.”
Ayşe Uça: Özellikle Orta Avrupa ülkelerinde, çalışan arayanlarla iş arayanlar arasında büyük bir açık var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ali Gülüm: Şirketler daha karmaşık ve daha zengin etkinliklere ihtiyaç duyuyor. Üniversite yıllarında öğrenilen şeylerin veya hobilerin bir şekilde iş hayatına transfer edilmesi gerekiyor. Singapur son yıllarda eğitimde çok ilerledi. İnsanların güvende hissetmesi için ‘Herkesin iki mesleği olacak’ diyorlar. Yani kişi belediye başkanı da olabilir aynı zamanda hobisini de meslekleştirebilir. Bu insanlara güvence verme amacıyla ortaya çıkmış bir şeyken şuna dönüşüyor: İnsanlar ikinci alanda öğrendiği zenginliği ana işlerinde daha yaratıcı olabilmek için kullanıyorlar.
Ayşe Uça: Soft-skill’lerin öne çıkması ve yaratıcılığın analitik düşüncenin önüne geçiyor olması ama aynı zamanda paralel hareket etmeleri gerekiyor. Siz ne dersiniz?
Ali Gülüm: Kesinlikle, bu unsurların yer değiştiriyor olması hiçbir şeyi etkilemiyor. Çok net bir şekilde, ikisine birden ihtiyacımız var. Örneğin siz yaratıcı düşünen biriyseniz ben analitik düşünen biriysem bizim birlikte çalışmamız, birlikte merak etmemiz gerekiyor. Araştırmanın bir unsuru olan merakla yaşam boyu öğrenmenin bir boyutu da beraber çalışmak aslında. Bu, herkesin kazandığı bir şey. Beraber yaptığımız zaman bariz bir potansiyel artışı var.
“Şirketler kazançlarını daha fazla paylaşmak zorunda kalacaklar.”
Ayşe Uça: İşverenlerin beceri setinde doğru kişileri bulmasının zorlaşacağından bahsetmiştiniz. Bu durumu işveren açısından nasıl değerlendirirsiniz?
Ali Gülüm: Bunun tek bir unsuru yok. Sistemsel düşünme diye bir durum var. Buna ek olarak rapora da yansıyan birtakım konular var. Mesela stratejik olarak en önemlisi insanların maaş paketlerinin yeniden elden geçirilmesi ve iş yerinde eğitim. Şirketler kazançlarını daha fazla paylaşmak zorunda kalacaklar. Örneğin uluslararası bir şirket var, 20 sene önce Türkiye’de senelik çalışan maliyeti mesela 10 milyon dolar. Şimdi Türkiye’deki enflasyondan dolayı yarı yarıya düşmüş. Bu durumu çalışana açıklamak çok güç. Eğitim tarafında ise ‘Gelelim, 2 gün eğitim yapıp her şeyi öğrenmiş olalım’ devri bitti. Eğitimin sürekli olması lazım.
“Türkiye’nin çeşitlilik ve farklılık açısından çok pozitif bir duruşu var.”
Ayşe Uça: Şirketlerin çeşitlilik ve kapsayıcılık konusunda çok farklı bakış açılarına sahip olması ve bu organizasyonların lafta kalmaması gerekiyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ali Gülüm: Türkiye bence bu anlamda şanslı, kültür olarak daha aşina olduğumuzu düşünüyorum. Bence bu toprakların onca kutuplaştırmaya rağmen çeşitlilik ve farklılık açısından çok pozitif bir duruşu var. Rapora yansıdığı üzere Türkiye’de çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık konularında daha çok şey yapılacağı öngörülüyor. Ayrıca Türkiye, raporda yer alan diğer ülkelere göre bu konuda daha hassas gibi görünüyor.
Şirketler aynı zamanda bu çeşitliliğe ihtiyaç duyuyor ve bunun sadece insani bir refleks olarak değil gerçekten yaratıcılığa ve öğrenmeye dayalı olması gerekiyor. Üniversitelerden de bildiğimiz üzere kadınlar kesinlikle daha açıklar ve daha yaratıcılar ama görüyoruz ki iş hayatında halen dezavantajlı konumdalar. Öte taraftan çok rahatsız olduğum şeylerden bir tanesi gençlerin ‘onlar genç’ denilerek ötekileştirilmesi. Sadece yaşlar veya cinsiyetler farklı, oysaki aynı yerdeyiz.
Dünya Ekonomik Forumu 2023 – Future of Jobs (İşlerin Geleceği)
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), çok uluslu şirketler için uluslararası bir sivil toplum kuruluşudur. Mayıs ayında yayınlanan Future of Jobs (İşlerin Geleceği) raporunda önümüzdeki 5 yılın öngörüleri bulunuyor. Rapor 2023-2027 aralığında işlerde, yetkinliklerde ve stratejilerde beklenen değişimleri arayan bir araştırmaya dayanıyor. Raporda dikkate alınan 673 milyon iş/pozisyon içinde, 69 milyon yeni işin ortaya çıkacağı ancak 83 milyon işin kaybolacağı tahmininde bulunuluyor.