Bu yazı Dünya Gazetesi’nde 7 Temmuz 2017 tarihinde yayımlanmıştır.
Birisinin ölmesini dilediğiniz oldu mu?
Yapılan haksızlıklar için içerlediğiniz, kin beslediğiniz?
Bu çoğunluk yalnızlıkla birlikte oluşan bir histir, birisine kinlendiğinizde kendinizi gaza getirirsiniz. Burada da şunu yapmıştı, şöyle söylemişti, ben konuşurken şöyle göz ucuyla bir bana dönüp baktı gibi çeşitli kurgular yaparsınız.
Muhtemelen bu tür düşünce kalıpları işyerinde yalnızlaştırılmış veya kendi kendini yalnız bırakan kişiler arasında daha fazla görülür. Kendi kendilerine konuşacak zamanları oldukça fazladır çünkü.
Aslında iş dünyasında iki tür yalnızlık var. Bir tanesi çalışanlar arasında yaşanan; kendilerini grup içinde addetmeyen, bir gruba dahil olmadıklarını düşünen çalışanlar. Diğeri ise bilinçli olarak yalnızlığı seçenler, ki bu tarz kişiler çevredeki herkesten akıllı ya da yetenekli olduklarına karar vermişlerdir. Çevrelerindeki ilişkilerden, öneri ve görüşlerden hiçbir yarar sağlayamadıklarını düşünürler. Bir çeşit kendilerini yabancılaştırırlar. Ne kadar haklı olduklarını bilmek zor. Onları aşağı çeken konuşma ve bağlantılara bulaşmak yerine kendi bütünlükleri içinde kalmayı yeğlerler. Diğeri ise bir türlü grup içinde hissetmeyen yada mobbing ya da herhangi başka bir nedenle grup içinde çok kabul görmeyen çalışanlardır.
Böylesi durumlarda ilk olarak yönetimlerin veya İnsan Kaynakları departmanlarının yalnız çalışanların durumunu gözlemlemesi, yalnızlığın nedeninin kendi seçimleri mi yoksa baskın bir grubun seçimi mi olduğunu çok ince bir araştırma ile bulması gerekmektedir. Böyle inceden yapılan bir araştırma saklı bir yıldız çalışanı keşfetmek, bir mobbing durumunu ortaya çıkarmak, en azından küskün değil, enerjik ve mutlu bir çalışan yaratmakla sonuçlanabilir. Ya da şirketin geri kalanının geri zekalı olduğunu düşünen bir uçuk veya cidden bir zeka küpü ile karşı karşıyasınızdır.
Yalnız olan çalışanlar, muhtemelen içerleme ve kin besleme eğilimi yüksek olan çalışanlardır. Bu tür kişilerin verimleri düşer ve bir süre sonra ya şirket tarafından ya da kendi kararları ile şirketten ayrılırlar. Şirket işe alımında yaptığımız kişilik testlerinde bu tür karakterle karşılaştığımızda bizim yaptığımız kendilerine davranış kalıplarında böyle bir içerleme durumu olduğunu belirtmektir. Kişilere “Buna benzer düşünceler içine girdiğinizde, bu tür bir davranış kalıbınız olduğunu hatırlayın, belki abartıyor ve negatif düşünüyorsunuz” tarzında bir açıklama yaptığınızda kişi bu tür düşünceler içine girdiğinde “Acaba bana söyledikleri doğru mu? Acaba cidden ortada bir şey olmadan mı bunları düşünüyor ve içerliyorum?” diye düşünebilir.
Malachy Gerard McCourt isimli İrlanda asıllı Amerikalı yazar, geçtiğimiz günlerde okuduğum bir kitabında içerleme ilgili en etkileyici sözlerden birisini yazmış. Türkçe karşılığı şöyle: “Kin, zehri kendin içip, başkasının ölmesini beklemektir”
Gerçekten şahsen, başkasının ölmesini ya da en azından gözümün önünden yok olmasını istediğim zamanlar oldu. Kafamda ve kalbimin karanlık noktalarına gerekli gereksiz kişileri taşıdım. Bu kişilere sevgi gönderin, onları affettiğinizi söyleyin diyen öğretilere de daha da bir kinlendim. Şimdilerde bu kişilerden kurtulmuş ve oldukça hafif hissettiğim bir dönemdeyim.
Öğrendim ki sadece sevgi göndermek yetmiyor, ben şöyle bir yol izledim:
· Bu kişilere gerçekte neden kin duyuyorum?
· Tam olarak ne yaptılar?
· Gerçekten hareket bana karşı mı yapıldı?
· Bu konu tamamen bir yanlış anlaşılma olabilir mi? (Büyük bir yüzde ile yanlış anlaşılma daha çoktur, içerlediğiniz kişinin bundan haberi bile yoktur)
· Bana ne hissettirdiler ?
· Bu hissi daha önce bir yerde yaşadım mı?
· Bana geçmişte yaşanan bir şeyi mi hatırlatıyorlar?
· Aslında onlara değil, geçmişte yaşanan olaya mı kızıyorum? (Belki de kızdığınız ve mücadele ettiğiniz ilkokul öğretmeniniz veya müdürünüz değil, kızdığınız grup anaokulunda sizden daha güzel oyuncakları olan gruptur)
· Belki kızdığınız şey kendi içinizde olan bir duyguyu harekete geçiriyor…
Bütün sorgulama aşamalarından geçtikten sonra, asıl yapılması gerekenleri gerçekleştirmenizin sırası gelmiş demektir.
· Ben bu kişilere kendimi iyi hissettirmeyecek bir şey yapmış olabilir miyim?
· Belki onlar başlattı ama ben onlar hakkında dedikodu yaptım, onları zor duruma düşürecek bir şeyler yaptım. (Yok canım ben mi? Hayatta yapmam!)
· Onların yerinde olmayı çok isteyip, onlarda olan bende olmayan bir durumu kıskanıyor olabilir miyim ? (Haydi itiraf et)
· Kendimi onların yerine koyarak onları anlamayı denedim mi? (Ben mi?)
· Doğrudan iletişim kurarak onlarla konuşmayı denedim mi ? (Hayııııııır!)
Bunların hiç biri işe yaramamışsa;
· Kin duyduğunuz kişiye mektup yazmayı denedim. Ona tane tane bana ne yaptığını, ne hissettirdiğini anlattım. (Yalnızca bu mektubu yazmak bile size kendinizi iyi hissettirebilir ve farklı düşünmeyi seçebilirsiniz)
· Bu kişi olarak cevap yazmayı denedim. (“Özür dilerim aslında o günlerde benim şöyle bir durumum vardı seninle ilgisi yoktu.”)
İnsanların kendi içlerine yaptıkları yolculuk başkalarını değiştirir. Bu soruları kendinize sorup, gerçekte ne olduğunu bulduğunuz bazı durumlarda, sihirli bir durum olur. Kin duyduğunuz kişiler size beklemediğiniz bir iyilik yaparlar, belki de gelip sizinle konuşurlar. Bazı durumlarda ise (küçük bir yüzde ile) düşünceleriniz doğrudur ve bu kişilerden uzaklaşmanız gerekir.
Bu durumda başka bir iş bulun, giderken kin beslediğiniz havuzun tıpasını açmayı unutmayın, bir başkası düşüp boğulmasın.