DÜNYA’nın İK’sında bugünkü konuğum Halil Altınay ile Endüstriyel İşçilik Kültürü üzerine konuştuk.
Ayşe Uça: Hoş geldiniz Halil Bey.
Halil Altınay: Merhabalar, hoş bulduk.
Ayşe Uça: Atlas Dunnage göründüğü kadarıyla oldukça modern bir tesise benziyor ve ‘dikey 0larak entegre edilmiş bir tesis’ olarak belirtiliyor. Nedir bu?
Halil Altınay: Yatırımcımız ve Yönetim Kurulu Başkanımız daha önce çok büyük işler gerçekleştiriyorlar. Mısır, Suudi Arabistan ve Çin’de fabrikalar kuruyorlar. Neredeyse 30-40 yıl birlikte çalışan yöneticilerin olduğu bir tesisten bahsediyoruz. Bunun çok büyük avantajları var, muhteşem bir çalışma ortamına sahibiz. Çevik bir organizasyon, her birim diğerinin nasıl iş yaptığını biliyor. Çalışan herkesin çağdaş dünya görüşü Atlas’ın kurumsal kimliğiyle de örtüşünce ortaya müthiş işler çıkıyor.
Atlas Dunnage Ambalaj, endüstriyel hava yastığı üretiyor. Herkesin aklına ilk olarak otomotivdeki hava yastıkları geliyor. Burada bahsettiğimiz özellikle lojistikte kullanılan yüklerin arasında yük güvenliğini sğalamak için üretilen bir ürün. Bu aynı zamanda küresel anlamda sigorta şartlarından da birisi. Ülkemizde henüz bununla ilgili bir yasal düzenleme yok ama Avrupa ve Amerika’da durum farklı.
Ayşe Uça: Merzifon sanayi tesisleri açısından çok duyulmuş bir yer değildi, Atlas neden orada başladı?
Halil Altınay: Merzifon aslında bölgenin parlayan yıldızı. Lojistik anlamda çok stratejik bir konumda. Dolayısıyla tekstil ağırlıklı bir ekonomiden sanayiye yeni yeni geçiş sağlayan bir yapısı var. Çok hızlı yatırımlar gerçekleşiyor. Burada bulunduğum kısa sürede organize sanayi bölgesinde neredeyse yer kalmadı, sürekli farklı firmalar geliyor ve üretim anlamında çok müthiş bir aksiyon var.
Ayşe Uça: Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi PR çalışmalarıyla tesislerini tanıtıyor ve buna bağlı olarak yerli ve yabancı kaynaklardan yatırım alıyor. Aynı şey Merzifon Organize Sanayi Bölgesi için de geçerli mi?
Halil Altınay: Aslında burada bölgesel teşvikler biraz daha ön planda. Merzifon Organize Sanayi Bölgesi için henüz kurumsal kimliğini tamamlamış diyemeyiz ama çok güzel bir ekip var ve çok güzel çalışmalar yapıyorlar.
“İnsanlar işlerinin bütününe yabancılaştı.”
Ayşe Uça: Şimdi konumuzun başlığına gelelim: Endüstriyel İşçilik. Nedir bu?
Halil Altınay: Sanayi devrimiyle birlikte emek yollu üretimler makine yollu üretimlere doğru bir geçiş süreci yaşadı. Bu iki boyutlu oldu; sosyal hayata ve çalışma hayatına yansıdı. İşçi sınıf bilinci, sosyolojik süreçler vb. devam ederken diğer tarafta bu sürecin teknolojik ve ekonomik etkileri oldu. Ülke olarak daha geç sanayileştiğimiz için endüstriyel işçilik kültürü, sınıf bilinci ve çalışma hayatıyla ilgili bilinç hemen hemen her zaman karşımıza sorun olarak çıktı. Özellikle biz İnsan Kaynakları yöneticilerinin karşısına çıkıyor çünkü işin insan boyutuyla ilgilenen taraf biziz.
Halil Altınay: İnsanlar eskiden işin tamamını yaparken sanayileşmenin getirileriyle beraber işlerinin yalnızca bir kısmını yapmaya başladılar. Dolayısıyla işin bütününe yabancılaştılar. Bu durum da kişileri kendi yapabileceği işlerin farkındalığından uzaklaştırdı. İnsan kaynaklarıyla ilgili karşımıza en çok çıkan unsur insana önce kendi farkındalığını sağlamak. Çalışan işe geldiği zaman kart okuttuğunda, parmak okuttuğunda vb. ‘dıt’ sesini duyduğu an sosyal hayatına karşı olan tüm algıları kapanıyor ve bir an önce mesaisinin bitmesini bekliyor. Tarım sektöründe bu böyle değildi. Esnek bir çalışma düzeni vardı ve insanlar bunu kendi yaşantısına göre şekillendirebiliyordu.
“Acı, Yorgunluk ve Zahmet.”
Ayşe Uça: Türkiye Sanayi Devrimi’ni yaşamamış bir ülke. Sizin de dediğiniz gibi tarımdan sanayiye hızlı bir geçiş var. Siz ne düşünüyorsunuz?
Halil Altınay: Biz çalışmaktan bahsediyoruz ama çalışmak fiili üzerinden beklentilerimizi ortaya koyup o beklentilerin istenilen seviyede gerçekleşmemiş olma durumundan bahsediyoruz. Eski Roma’da çalışmanın karşılığı şu: Acı, Yorgunluk ve Zahmet. Yani çalışmanın kökeninde aslında böyle bir şey de var. Biz toplum olarak o endüstriyel sanayi devrimini yaşayamadığımız için bizde öyle karşılık bulmuş.
Aslında biz üretmeyi seven bir toplumuz. Bu; sanat, kültür, spor ve hatta sanayi için de geçerli. Örneğin Almanya’ya buradan göç etmiş üçüncü kuşak nesillerimiz birçok alanda başarılı olabiliyorlar. Demek ki çalışmaya karşı bir sorunumuz yok, birçok alanda başarılı olabiliyoruz.
“Gerekli mesleki altyapıda yoksunuz.”
Ayşe Uça: Daha önce İstanbul merkezli bir şirkette çalışıyordunuz, şimdi ise şirketinizin merkezi Merzifon’da. İstanbul’da sizin öğrendiğiniz İnsan Kaynakları yönetim metodlarıyla şu anda bulunduğunuz alanda bir fark var mı?
Halil Altınay: Öğrenmeye her zaman devam ediyoruz. Öncesinde de bahsettiğim gibi burada çok ciddi bir kültür var. Biz hem yabancı hem yerli sermaye ortaklı bir şirketiz ama yerli ortaklık tarafı kurumsal bir kültürden geliyor ve bununla birlikte kendi alanında ciddi başarılara sahip olmuş bir yapı. Analitik bir çalışma prensibi var. İşin mühendislik tarafına büyük bit önem veriliyor.
Endüstriyel kültürle ilgili karşımıza çıkan en büyük sorun kamu gücü tarafında yaşanıyor. Devletle ilgili birtakım sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz, onlar çeşitli teşvik imkanları sağlıyorlar ama diğer tarafta gerekli altyapıyı kurma noktasında çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. İnsan kaynağı tarafında ise gerekli mesleki altyapıda yoksunuz. Eskilerin meslek lisesi mezunlarının seviyesini bulsak sanırım dünya lideri oluruz. Maalesef bu durum gün geçtikçe de daha kötüye gidiyor. Bu yüzden kurumların temel iş yapış biçimleriyle ilgili dahi eğitim süreçlerine başlamaları gerekiyor. Yani oryantasyon takvimlerine sadece işle ilgili eğitimlerin yanında mesleki gelişim ve endüstriyel işçilikle ilgili oryantasyon içeriklerini de eklemeleri şart.
“Çalışanlarımız Atlas bünyesinde kendilerini güvende hissetmeli.”
Ayşe Uça: Çalışanların kendi hayatlarına dokunduğunuz güzel örnekler var mı?
Halil Altınay: Çok güzel örnekler var. Bütün eğitimlerimizde yönetici arkadaşlarımız bu süreçten gururla bahsederler. Bölgeye değer katma anlamında kadın işgücü ile ilgil yaptığımız çalışmalar var. Özellikle kadın işgücüne ve kadın profiline karşı şirketimizde pozitif ayrımcılık uyguluyoruz. Ülkemizdeki birçok kadının çeşitli sorunlarla başa çıktığını, okuma gibi en temel haklardan bile faydalanamadıklarını biliyoruz. Bu alanlardaki farkındalığı artırmayı hedefliyoruz. Çalışanlarımızın Atlas bünyesinde kendilerini ne kadar güçlü hissetmesi gerektiğini onlara anlatmaya çalışıyoruz.
Söyleşinin video halini izlemek için tıklayın.