DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğum sanayi dünyasından oldu. Tezmaksan Makine Sanayi Yönetim Kurulu Üyesi Fatma Aydoğdu ile oldukça önemli bir konu olan “sanayide nitelikli istihdam” konusunu ele aldık.
Ayşe Uça: Tezmaksan Makine Sanayi AŞ. Yönetim Kurulu Üyesisiniz. İsterseniz konumuza başlamadan önce biraz Tezmaksan’dan ve sizden bahsederek başlayalım.
Fatma Aydoğdu: Tezmaksan 40 yıldır Türk sanayisinin Üretim Gücünü destekleyen sanayinin çözüm ortağı ve sektörünün öncü şirketlerinden, bir aile şirketi. Bu yıl 40. yılımızı kutluyoruz. 34 yıldır takım tezgâhları sektörünün içinde 2. kuşak yönetici olarak yol alıyorum. Bugün ülkemizdeki sanayide tüm sektörlerin en önemli ortak sorunu nitelikli istihdam eksikliği… Sanayide yeni nesil makineleri çalıştıracak iş gücü oranı son derece düşük maalesef. Üretimde teknolojinin değişimine paralel olarak insan kaynağının da birlikte dönüşmesi gerekiyor. Tezmaksan Akademi sanayideki dijital dönüşümü yakından takip ediyor ve eğitim planlamalarında yeni nesil uygulamaları, gerçekleştirdiğimiz iş birliklerine programlarımıza dahil ederek, dijital dönüşümle kariyerini dönüştürmek isteyen sektör profesyonellerine ve geleceğin profesyonellerine eğitimler kurguluyoruz. 5 yıl önce sanayicimizden gelen en büyük sorunlarından biri olan nitelikli istihdam sorununa 41 yıllık tecrübe ve bilgi birikimiz ile sektörün çözüm ortağı nasıl olabiliriz düşüncesi ile yaptığımız çalışmalarda sektörümüzün ihtiyacına yönelik insan kaynağı yetiştirme konusunda sorumluluğu üstlenmeye karar verdik. Özellikle de dijital dönüşümün hızlandığı bugünlerde endüstri 4.0 için kalifiye istihdam ihtiyacının arttığını biliyoruz, eğitimlerimizi bu bakış açısıyla da güncelliyoruz. Genç nüfusu yarınlara hazırlamanın hepimizin görevi olduğunun bilinciyle Tezmaksan Akademi’de verilen eğitimlerle makine kullanabilen ve makine üreten gençler yetiştirmeyi amaçlıyoruz. Eğitimli insan kaynağı ile ülkemizi sanayide bir üst kulvara taşıyacağımıza inanıyoruz. Bu nedenle kurumuzda eğitim programlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Ayrıca sanayide cinsiyet eşitliğini de destekleyerek sektöre öncülük ediyoruz. Kadınların sanayiye ve dolayısıyla ekonomiye katılımını sağlayacak projelere imza atarak özellikle Kadın Sanayici Olmaz mı Dediniz? isimli kitabımızla kadınların üretimdeki rolünü gözler önüne seriyoruz. Kitabın gelirleri ise kız öğrencilerin bursları için kullanılıyor.
Ayşe Uça: Çok uzun bir süreler bunlar. Bu kadar uzun yıllardır ayakta kalabilmeyi başaran şirket sayısı oldukça az. Ayrıca bir kadın olarak bu kadar uzun süredir sanayi dünyasında kalmanız takdire şayan ve gurur duyulacak bir şey. Öte yandan Professional Women’s Network İstanbul (PWN İstanbul) üyesisiniz. Ancak bildiğim kadarıyla daha başka STK’larda da görev alıyorsunuz. Bunlardan bahsedebilir misiniz?
Fatma Aydoğdu: Teşekkür ederim. Odağıma İnsana faydayı alıyor ve ülkemi çok seviyorum, kurumumuzun STK’ları dışında çeşitli STK’larda aktif olarak rol alıyorum. PWN İstanbul’da mentorlük yapıyorum. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kadın Girişimciler İcra Kurulu üyesiyim, Türkiye Kalite Derneği Yönetim kurulunda görev alıyorum ve Faydasıçok Vakfı’nda STEM öğrencilerine mentorlük hizmetinde bulunuyorum. Kadın ve çocukları güçlendirebilecek projeler üretmek ve var olan tecrübelerimizi gelecek nesillere aktarmak adına topluma faydalı işlerde bulunmaya, bu alanda hizmet veren çok değerli STK’lara yol açmaya özen gösteriyoruz.
Sanayide Meslek Liselerinin İnsan Kaynağı Etkisi
Ayşe Uça: Ülkemizde işsizliğin sayısının hiç de azımsanmayacak ölçüde olduğunu gözlemliyoruz. Ancak bir diğer yandan da nitelikli personel bulamayan işverenler var. Bu durum belki de 30 yıldır böyle. Siz bu konu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Fatma Aydoğdu: Aslında bu sorunun birden fazla cevabı var. 1980’li yıllarda sanayileşmiş ülkelerde, standart işler robotlara devredilmeye başlandı. Bu durum insanları nitelikli ve katma değerli işlere yönelmesini sağladı. Türkiye’deki işletmelerde ise sermaye yetersizliği sebebiyle, standart işler hala çalışanlar üzerinde kalmaya devam etti. Özellikle son yıllarda yetişen gençlerimiz de bu tarz işleri yapmak istemedi. Gençlerimizi sanayiye çekebilecek motivasyon kaynaklarımız azaldı maalesef. 2000’li yıllara kadar meslek liseleri “tercih” edilirdi. Ancak son 20 yıldır zorunluluktan dolayı gidilen bir okul haline geldi. Bir dönemin insan kaynağı yetiştiren ve toplum nazarında, gençler nazarında değerini yitiren meslek liselerini destekleyerek gerçek değerini bulmasını sağlamalıyız. Bu sorunu bir nebze de olsa çözebilmek adına özel meslek liseleri açılmaya başladı.
Ayşe Uça: Peki, sizce meslek liselerini yeniden cazip hale getirmek mümkün mü?
Fatma Aydoğdu: Özel meslek liseleri bu bağlamda çok etkili oluyor aslında. Bunun çok çeşitli nedenleri var. Meslek eğitimleri özelinde yapılan çalışmalarda, toplumsal statünün önemli ölçüde istihdam edilebilirlik ve elde edilen kazançla ilgili olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla ebeveynlerin yaklaşımı ve öğrencilerin görüşlerini birleştirildiğinde, mesleki eğitimde refah seviyesinin düşük olması algısı da var. Bu da çok önemli bir kriter elbette. Meslek liselerindeki eğitimin, öğrencileri hayata yeteri kadar hazırlamadığı görüşü var. Meslek liselerinin akademik performansı düşük öğrenciler tarafından tercih edilmesi nedeniyle toplumda bu öğrencilerin “niteliksiz” oldukları şeklinde bir algının olması, mesleki eğitime ilişkin sıkça dile getirilen sorunlardan biri olan öncelikle algıyı değiştirmeliyiz. Diğer yandan sistemin asıl yararlanıcısı olan gençlerin görüşlerine de başvurmalıyız.Öğrenme ortamlarının en önemli bileşenlerinden biri öğretmenlerimiz ve okulların fiziki altyapısıdır. Bugün sanayide 5. Endüstri devrimini konuşurken, eğitim kurumlarının bu dönüşüme aynı zamanda ve oranda tepki vermesini sağlamalıyız. “Kişilerin yaratıcı ve inovatif çözümler üretmesini destekleyen bir mesleki eğitim”modeline ihtiyacımız var.
Ayşe Uça: Ülkemizde çok önemli bir sorun bu. Herkes kendi çocuğunun doktor, mühendis, hukukçu gibi belli başlı mesleklerde olmasını istiyor. Kimse çocuğunun ara eleman olmasını istemiyor. Çocuklar eğitim hayatları boyunca “saygın” meslekleri olmaları yönünde çalıştırılıyor. Bu konuda başarısız olunca da iş bulmakta zorlanıyorlar ve sıkıntılı bir sürecin içine giriyorlar.
Fatma Aydoğdu: Çok doğru. Meslek yüksekokullarından mezun olan öğrencilerin kendi alanlarından çalışmak istememelerinin en önemli nedeni; başka bir alanda hızla yükselip, tatmin edici bir maddi kazanca ulaşmak istemeleri oluyor. Dolayısıyla mezun olacağı alanları kapsayan işlere pek ilgi duymuyorlar. Ayrıca Türkiye’deki mesleki eğitimlerinin sorunlarının odağının da doğru bir şekilde tespit edilmesi gerekiyor. Meslek liselerini öyle bir hale getirmeliyiz ki iş sahipleri olarak bizler, kendi çocuklarımızı meslek liselerine yönlendirebilelim. Bu hepimizin boynunun borcu bence. Meslek liselerinin akademik başarılarının düşük olmasının nedeni, nitelikli istihdam yaratamamasından kaynaklanıyor. Bu yüzden de tercih edilmiyor.
Sanayi İstihdamında Turnover
Ayşe Uça: Nitelikli istihdamın zor bulunduğundan bahsettik. Peki, özellikle sanayide turnover oranları nasıl?
Fatma Aydoğdu: Başta inşaat ve hizmet sektörü olmak üzere Türkiye’deki sigortalı çalışan verilerine baktığımızda geçen yıla kıyasla istihdamda yüzde 7,5’lik bir artış görünüyor. Bu yüzde 7,5’in yüzde 35’i sanayide, yüzde 55’i ticaret ve hizmette, yüzde 10’u da inşaat sektöründe. Yani sanayi sektörün alt kalemleri incelendiğinde, sigortalı çalışanların en büyük oranı imalat alanında yer alıyor. Yıllık bazda baktığınızda yüzde 8’lik bir artış, pandeminin başlangıcından itibaren ise sürekli olarak bir artış gözleniyor. Ülkemizdeki büyük şirketlerdeki turnover oranı yüzde 5 ile 10 arasında seyrediyor. Orta ve küçük işletmelerde bu oran yüzde 50’lere çıkıyor. Ancak sanayi sektöründe turnover oranı, diğer sektörlere nazaran çok daha düşük. Nedenini soracak olursanız: Sanayicilerin sürdürülebilir kalite, üretim ve verimliliğinin sağlaması hayati bir önem taşıyor. Dolayısıyla sanayici kemik kadrosunu ve gerekli istihdamını korumak zorundadır. Hal böyle olunca, turnover sanayide her zaman düşük seviyelerde seyreder. Öncelikle dijital dönüşümü ve insana değeri stratejimizin ana merkezine koymalıyız.
Eskisi Gibi “Altın Bileziğin Olmalı” Demeliyiz
Ayşe Uça: Avrupa’ya baktığımızda ise durum çok farklı olduğunu görüyoruz. Ara nitelikli eleman oldukça fazla ve çocuklar meslek okullarından mezun olup hayatlarına devam etmek isteyebiliyorlar. Kimi ara meslekleri rahatlıkla seçebiliyorlar. Bu konuda sosyal olarak da bizdeki gibi bir rahatsızlık söz konusu değil…
Fatma Aydoğdu: Ekonomimiz sanayide çok ciddi anlamda bir ivme kazanırken, nitelikli istihdam aynı ivmeyle hız almıyor. Dolayısıyla burada çok ciddi bir açık var. Eskiden aileler çocuklarını çeşitli mesleklere yönlendirir ve “altın bileziğin olmalı” derlerdi. Bu konuyu tekrar gündeme almamız gerekiyor. Meslek kavramını gelecek nesillerimize çok iyi anlatmalıyız. Bugün endüstri 4.0’ı ya da 5.0’ı konuşurken, eğitim kurumlarının, sanayi çalışma ortamlarının da bu dönüşümüne aynı oranda tepki vermesini sağlamalıyız. Mesleki Eğitimin önemi ve iyileştirilmesi adına bu alanda son dönemlerde hem kamu hem STK‘lar hem de özel kurumlar tarafından yapılan çok değerli çalışmalar var dolayısı ile çalışmaların etkisini bugünden yarına vermesini bekleyemeyiz tohumlar ekiliyor zamanla meyvelerini vereceğine inanıyoruz.
Verilere göre 10 bin işçi başına düşen robot ortalaması
- Güney Kore 710
- Singapur 659
- Japonya’da 308
- Almanya 322
- İtalya 190
- Fransa 137
- Türkiye 27
Söyleşinin video haline aşağıdan erişebilirsiniz: