DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğum Zihnifit ve Tahinly’nin kurucusu Beril Koparal Ergün oldu. Hayatını yüksek tempoda yaşayan, on parmağında on marifet olan konuğumla; yalnızca İK’cıları değil, herkesi yakından ilgilendiren bir konu üzerine konuştuk. 24 saatine iş hayatı, aile hayatı, aynı anda altı farklı sosyal sorumluluk projesi ve daha birçok şeyi sığdıran konuğumla, “Zaman Yönetimi” konusunu ele aldık.

Ayşe Uça: Beril Hanım ben sizi Professional Women’s Network (PWN) Yönetim Kurulu Başkanı Aylin Satun Olsun’un iş hayatındaki birçok kişiyle söyleşi yaparak, pandemide çıkarmış olduğu “Pandemide Liderlik” kitabı ile tanıdım. Orada sizin de söyleşiniz vardı. Ben sizin söyleşinizi okurken yoruldum. Haftanın üç gününü uçakta geçiriyor, Note Cosmetics’te yönetici, pandemide her gün işe gidiyor, üniversite öğrencileri için “Askıda Ne Var?” ile birlikte proje başlatmış, PWN yönetim kurulunda, üç kızı var, Zihnifit ve Tahinly kurucusu… “Bu kadar çok şey nasıl yapılıyor?” dedim. Kesinlikle Beril Hanım’la zaman yönetimini nasıl yaptığına dair, bu kadar çok şeyi nasıl kotarabildiğine dair bir yayın yapmam gerekiyor diye düşündüm. Bu kadar yoğun bir tempoda zamanı nasıl yönetebiliyorsunuz?

Beril Koparal Ergün

Beril Koparal: Aslında zamanı yönetmeyi yıllar içerisinde, zamanı yönetemeye yönetemeye, türlü sıkıntılar çeke çeke öğrendim. Küçüklüğümde hiperaktivite diye bir tanım yoktu; olsaydı, kesinlikle bana hiperaktivite teşhisi konmuş ve tedavime başlanmıştı. Çok yüksek bir enerjim vardı her zaman, hiçbir zaman tek bir iş bana yeterli olmadı. Tabii bunda kadın olmamın da etkisi var. Bütün kadınlarda olan çoklu iş yapabilme yetisi, haliyle bende de var. Bir de buna yüksek enerji de eklenince birçok iş bir arada oluyor. Elbette kimi dönemlerde zorlandım. 24, 22 ve 19 yaşlarında üç kızım var. Şu an kızlarıma çok zaman ayırmam gerekmiyor. Üç kızımı da 25’le 30 yaş arasında dünyaya getirdim. Bu dönemlerde hem bir şirket yönetiyor, hem yüksek lisans-doktora yapıyor hem de haliyle kızlarımla ilgileniyordum. Hal böyle olunca ister istemez zamanı yönetmem gerekti.

Zaman Yönetimi İle İlgili 7 Sürpriz Soru

Ayşe Uça: 1-Herhangi bir şey için “Yapacağım ama zamanım yok!” cümlesine sıkça rastlıyoruz. Siz bu kalıp cümleyi nasıl yorumlarsınız, sizin için ne ifade ediyor?

Beril Koparal: Kendimden örnek vermem gerekirse, hayatım boyunca hiçbir zaman “zamanım yok” demedim. Özellikle sevdiğim insanlarla alakalı hiçbir zaman bu kelimeyi kullanmadım. Biraz önce siz de söylediniz, haftanın üç günü uçaktayım. Ancak buna rağmen sevdiklerimin düğün, doğum, cenaze vs. gibi özel günlerinde mutlaka yer aldım. Dediğim gibi “zamanım yok” cümlesi benim için hiç olmadı, sevdiklerim için mutlaka bir şekilde zaman ayırdım.

Ayşe Uça: 2-Zaman kavramı çok göreceli bir şey, mesela bana göre bu kavramı yaratan biziz. Zamanı kavram olarak ele aldığımızda, sizin düşünceleriniz neler?

Beril Koparal: Zaman aslında para gibi, kimsenin sınırsız parası yok. Belirli öncelikleriniz var. Bu önceliklere göre harcamalar yapıyorsunuz. Zaman da böyle; 24 saatiniz var, 6 saati uyku diyelim. Geriye kalan 18 saatte de birtakım öncelikler belirleyip kullanıyorsunuz. İşte bu önceliklendirmeyi kime, nasıl, hangi işe konumlandıracağınız tamamen sizinle alakalı bir şey.

Ayşe Uça: 3-“Zamanla geçer, zamanla düzelir” gibi kavramlar sizde nasıl bir çağrışım yapıyor?

Beril Koparal: Çok büyük bir buhran yaşadığınızda, zamanla beyin bunu kabul ediyor ve arka plana atıyor. Farklı öncelikler geliyor ve o buhranı düşünme zamanınız azalıyor. İnsan yapısı gereği daima kendini korumaya çalışır. Büyük bir acı yaşadığınızda, ne kadar zaman geçerse geçsin unutmuyorsunuz. Ancak acınız ilk fazda hayatınızın merkezindeyken, yavaş yavaş geriye itiliyor.

Ayşe Uça: 4- Sizce “zamanım kısıtlı” ne anlama geliyor?

Beril Koparal: Bir gün 24 saat, herkesin zamanı aynı. Bu 24 saati nasıl böldüğümüz önemli. Örneğin bir kişi için kendisine ya da çocuklarına ayırdığı zaman varsa, diğer şeyler zaman kısıtlamasına tabi oluyor. Hepimizin zamanı kısıtlı… Ancak çok detaycı olmak ve sonuç odaklı olamamak gibi görünmeyen şeyler de zamanınızı çalıyor.

Ayşe Uça: 5- Kimi insanın enstrüman çalmayı öğrenmek, kitap yazmak veya resim yapmaya başlamak gibi çeşitli düşünceleri var. Ancak bu düşünceler genelde, “rahat bir zaman” bulunca diye ertelenir. Siz bu duruma ne diyorsunuz?

Beril Koparal: Tamamen beynimizin öteleme mekanizmasının işlevi olduğunu düşünüyorum. Bir şeyi gerçekten yürekten istiyorsanız araya sıkıştırıp muhakkak yapıyorsunuz. Bu tutkuyla alakalı bir şey, tutkunuz varsa zaten peşinden gidiyorsunuz. “Rahat bir zaman bulunca yaparım” diyorsanız, zaten o tutkuya sahip değilsinizdir demek.

Ayşe Uça: 6- Yine çokça kullanılan bir başka tabir: zamanını beklemek… Bu tabirin sizdeki çağrışımı nedir?

Beril Koparal: Aslında bir şeyin olgunlaşması için bir zaman gerekiyor. Mesela bir insanın dünyaya 9 ayda gelmesi gibi. Benim için zamanını beklemek böyle bir şey. Tutkuyla bir işe başlıyorsunuz ancak yeterli maddi kaynağa sahip değilsiniz, biraz şartların olgunlaşması için beklemeniz gerekebiliyor.

Ayşe Uça: 7- “Çalışmasam çok zamanım olurdu!” düşüncesi doğru mu?

Beril Koparal: Çalışmayınca insanın hiç zamanı olmuyor. Boş zaman insanı yoruyor, boşluk bir kaos yaratıyor. Oysaki çalışan bir insanın her şeyi çok düzenli oluyor. Uyanma saatiniz belli, işiniz belli, ev organizasyonlarınız belli… Çalışmayınca her şeyi rahat bırakıyorsunuz, bana daha zor geliyor.

Beril Koparal Ergün’ün Gençlere Tavsiyesi

Ayşe Uça: Gençlere özel yaşam ve iş hayatındaki zaman yönetimi konusunda neler tavsiye edersiniz?

Beril Koparal: Zaman yönetimi konusunda iş önceliklendirmesini iyi yapmak gerekiyor. Bunu şu şekilde sıralamak mümkün: Önemli ve acil, önemsiz ve acil, önemli ve acil değil, önemsiz ve acil değil. Bu dörtlüyü kurguladıktan sonra bu işlerin bazılarının belki de hiç yapılmaması gerektiğini, sadece zaman kaybı olduğunu göreceksiniz. Kendimden örnek verecek olursam; iş çok büyük de olsa, işi küçük parçalara bölmek ve küçük de olsa sonuç görmek beni motive ediyor. Ayrıca ikinci olarak da; takım çalışmasına uygun işleri, mutlaka takım çalışmasıyla yapıyorum. Bunun da motivasyona etkisi çok oluyor.

Yoğun tempoda, -özellikle gençliğimde- kendimle ilgili birçok şeyden feragat ettim. Bunların başında da uyku geliyor. Zaman kazanabilmek için az uyurdum. Ancak birçok araştırma gösteriyor ki, az uyumak çabuk yaşlandırıyor! Tabii ki ben de bunun farkına vardım ve artık eskisi gibi az uyumuyorum. Uykunun haricinde sporu da hayatımdan çıkarmıştım, şimdi geri almaya çalışıyorum. Kendimle ilgili, olması gereken birçok şeyi hayatımın dışına atmışım. Yalnızca iş, ev odaklı bir hayat sürmeye başlamışım. İş hayatı ve özel hayat dengesini iyi kurmak lazım…

Söyleşinin video haline aşağıdan erişebilirsiniz.