İnsanın pek çok şeyi doğrudan kendi yaşamadan öğrenemeyeceği söylenir. Öneriler, tavsiyeler pek işe yaramaz, kendi deneyimlemeden hiç kimse söylenenlere o kadar da önem vermez. Hatta “bir musibet, bin nasihatten iyidir” denmiş bunun için. Yine de uzun yıllar boyu “doğru işe doğru insan”ı bulmak için emek vermiş biri olarak önerilerimi, deneyimlerimi paylaşmak isterim.

Profesyonel yöneticilik deneyimime başladığım ilk aylardan başlayarak personel seçiminin yönetimdeki en kritik olay olduğunu kavramam çok uzun bir zaman almadı. İlk işe aldığım pozisyon çok iyi İngilizce bilen sekreterdi. İş ilanı vermiş, işe başlayan adaylardan en mükemmel görünenini seçmiştim, ücret oldukça dolgun yapılacak iş çok fazla değildi. İş görüşmesine geldiğinde mükemmel olan bu hanımefendinin çok iyi çalışacağına sonsuz bir masumiyetle inanmıştım. Hanımefendi hafta başında işe başladığında gözlerime inanamadım, iş görüşmesine gelen hanımla pazartesi işe başlayan paçoz görünümlü bu kız arasında hem görünüm hem davranış olarak hiçbir benzerlik yoktu. Bu kadar tezat karşısında oldukça şaşırmıştım, ne olduğunu anlayana ve hanımdan ümidi kesene kadar bir süre geçti. İşin kötüsü hanımefendi işe başladığı andan itibaren tek bir kıyafetle işe geldi gitti, günlük temizliğine özen göstermediğinden benim için ayrıca bir temsil sorunu yaratıyordu. Neticesinde kendisine bu durumu izah edip nedenini sorduğumda, İstanbul’a ailesinden kaçıp geldiğini bir erkek arkadaşının yanında durumu idare ettiğini, iş görüşmesine emanet kıyafetlerle geldiğini öğrendim.

Evet İngilizcesi iyi idi ve oldukça zeki idi ama çalışmakla ve kurumsal ortama uyumla hiç ilgisi yoktu. Bir gün geldiği gibi ortadan yok olması ayrı bir konu. Bu 7 yıl süren ilk yöneticilik deneyimimde işe alınan yanlış insanların sayısı oldukça fazla idi. Bu hanımı hatırlamamın nedeni ilk deneyimim ve bu alandaki ilk hayal kırıklığım olmasıdır. Bu kurumsal ortamda üst düzey yönetici olan ben yalnız değildim tabii. Başka yöneticiler, başka yanlış işe alımlar ve yönetim yanlışları ile dolu ortamda inanılmaz deneyimler edindim ve çok şey öğrendim. Tüm bu yanlışlara rağmen şirket oldukça başarılı bir şirketti. Her şeye rağmen şirket içinde kendi alanında yetenekli insanlar mevcuttu.

Asıl sıkıntı kendi işimi kurarak sıfırdan bir marka ve servis yaratırken oldu. Türkiye’de ilk kez bordro outsourcing yapmak üzere bir şirket kurmuştum. Tabi burada yine kritik konu işe alım idi. Bir girişimci iseniz zaten şirketteki yegane yetenek çok uzun bir süre için sizsinizdir. Bırakın doğru yeteneği doğru dürüst işini yapacak personel seçiminden söz ediyorum. İşte burada ikinci hayal kırıklığımı yaşadım. Bir çalışılmak istenen şirket kavramı vardı. Benim şirketimi kimse bilmiyordu, profesyonel yöneticilik yaparken bu şirkette çalışmak isteyen, iyi eğitimli, en azından çalışmaya niyetli gözüken, öğrenme eğilimi içinde olan bir sürü aday başvuruyor ve ilgili pozisyona uygun olduklarını sergilemeye çalışıyorlardı. Oysa küçük ve ismi kimse tarafından bilinmeyen, işin kötüsü de ne iş yapacağı belirsiz (tabii ki onlara göre) bir şirket var. Şirket için fizibilite yaparken bunu hiç hesaplamamıştım. İşte şu anda 20 yılı geçen işe alım tecrübelerimin ilk adımları ve deneme yanılmaları…

Tecrübenin bunca yıl yenilen kazıkların bir bileşkesi olduğu düşüncesi ile KOBİ yöneticileri özellikle patronlarına naçizane tavsiyelerim şunlar olacak:

Akrabalarınızı işe almayın

Akrabalar çeşit çeşit, iyisi de var kötüsü de. Kusurlarını bildiğiniz bir akrabanız bilmediğinizden iyidir ve ilk başta sizi referans kollamaktan ve acabalardan kurtarır. Akrabalar arasında bu şekilde kahraman olabilirsiniz ama hiç unutmayın bu kahramanlık çok kısa sürecektir. İlk pürüzde tüm yaptıklarınızın çöpe gitmesini göze alıyorsanız o başka. Yazımın ilerisinde bahsedeceğim süreçten başarıyla geçen akrabalarınız varsa şanslısınız ama iyi bilin ki onlara ya bu süreçleri uygulayamayacaksınız ya da bu kadar iyilerse zaten sizden iş istemeyeceklerdir.

İşe alım şirketlerine tüm süreci bırakmayın

Bir insan kaynakları şirketi sahibi olarak bunu söylemem hiç politik değil ama hangi yeteneklere ihtiyacınız olduğunu ve şirketinizin iklimini sadece siz biliyorsunuz. İşe alım şirketleri size zaman kazandıracak, kullanamadıkları büyük veri havuzundan yararlanmanızı sağlayacak, onların profesyonel tecrübelerinden yararlanacaksınız. İşe alım firmalarının kısa listelerinden yararlanmak, kısa listede de beğenmediğiniz adaylar hakkında geri bildirim vermek kaydıyla ilk sözü de son sözü de yine siz söyleyin.

Planlama yapın

Plansız başlayan işe alım süreci sonunda sizi bir yere götürmeyecektir. İş tanımını elinizden geldiğinde yaparak, bu 10 satırlık bir liste bile olabilir, ardından kendi bildiğinizce yetkinlikleri sıralayın. Süslü İnsan kaynakları terimlerine gerek yok içinizden geldiği gibi. Ve bu planı şirketinizde işe alım sürecini yönetecek kişiye veya işe alım şirketine yazılı verin. Bu süreci kendiniz yürütecekseniz bile yazılı olması iyidir. İşe alım sürecinde zaman zaman öyle kişilerle karşılacaksınız ki, sizi bir anda etkileri altına alıp objektif düşünmenizi engelleyebilir ve aslında istediğiniz nitelik ve yetkinlikler bu kişide mevcut değilse bile sizi işe alınacak doğru kişi olduklarına inandırabilirler. Gözleriniz böyle bir pırıltı ile kamaştığında lütfen bu listeye objektif olarak bakmayı unutmayın.

Kendi boyunuza uygun işe alım firmaları ile çalışın

Bu süreci bir işe alım firmasına verecekseniz, size uygun bir firma seçmeye özen gösterin. Çok büyük işe alım firmaları size yeterli özeni göstermeyecektir. Oysa ki outsourcing sürecinde hizmet alanla hizmet verenin kültürlerinin ve iş yapış biçimlerinin uyuşması önemlidir.

Testlerden yararlanın

Kişilik ve yetenek testleri daha geniş bir havuzdan seçimi mümkün kıldıkları ve objektiflik ilkelerine uygun oldukları için seçim sürecinizde sizin için oldukça önemli bir veridir. CV üzerinden ve görüşme notlarına bakarak seçim yaparken, elinizdeki test sonuçlarının bu verileri doğrulayıp doğrulamadığına bakmak ve kararlarınız arasında testlere de yer vermek iyi olacaktır.

Referans almak için vakit ayırın

Referans, elaman seçiminde elinizde olması gereken verilerden bir tanesi. Referans almak başlı başına bir sanattır. Bunları öğrenme sürecindeki sayısız hayal kırıklığımı sayabilirim. Şimdi işe alım personelimize referans konusunda iyi bir eğitim veriyor ve referansı önceden, oldukça profesyonel hazırlanmış sorular üzerinden yapıyoruz. Referans alırken kullandığımız şirket ‘knowhow’ı olan özel yöntemlerimiz var ama yine de tek başına referansa güvenmiyoruz Referans alırken dikkat edilecek bir diğer konu da, elinizde yeterli veri yaratıp referans almak. Örneğin elinizde kişilik testi varsa referansı adayın zayıf yönlerini sormak, kuvvetli yönlerini teyit etmek için kullanabilirsiniz. Sizlerin bu konuda bir standardizasyonunuz olmadığını varsayarak en iyisi referansı kendiniz almanız ve alırken söylenmeyen konulara çok iyi kulak vermeniz ve içgüdülerinizi kullanmanızdır. Eğer mümkünse referans görüşmesini başından sonuna kendiniz yönetin; bu çok önemli. Diğer türlü yönetilecek belki de hiç ehemmiyeti olmayan konulara çekileceksiniz.

Eğer elinizde kişilik testi kişinin kararsızlığını vurguluyorsa konuyu karar alma süreçlerine getirebilir, konuştuğunuz kişiden bu konuda bir örnek sorabilirsiniz. Kişinin fevri bir yapısı varsa çalışma arkadaşları ya da müşterileri ile ilişkilerini sorabilirsiniz.

Ama yukarıda bahsettiğim gibi referans verilerine fazlası ile bel bağlamamak lazım. Kararsız kalırsanız bu kişiyi işe almayın İşe alım sürecinde bazı adaylar vardır ki, elinizde bir sürü veri olduğu halde sizi kararsızlığa düşürürler, ölçersiniz tartarsınız bir türlü karar veremezsiniz, hem bu adayı istersiniz hem de içinize tam sinmeyen durumlar vardır. Belki istediği ücret şirket ortalamanızdan yüksektir yada referans alımında canınızı sıkan küçük bir ayrıntı olmuştur. Size tavsiyem bu kişiyi işe almayın. Uzun süreli kararsızlık içinizde bir şeyin hayır dediğini gösterir. Her şey tamamsa karar daha hızlı ve içiniz serindir ki bu doğru karardır çoğunlukla.

Yaşadıklarım ve bildiklerim o kadar çok ki bu liste çok uzayabilir en iyisi bu yazıyı burada sonlandırmak.

“Damdan düşenin halinden damdan düşen anlar” derler. Damdan düşmek sorun değil ama daha önemlisi damdan düşerken sadece kolunuzu bacağınızı kırmıyor başka şeylere de zarar veriyorsunuz. Yanlış işe alım yaptığınızda geri dönüş , hele uzun süre bu hatanızı fark etmemişseniz yada kişinin pozisyonu stratejik ise çok zor ve sancılı oluyor, sizler bir yandan acımasız rekabet koşulları altında ezilmeden şirketinizi değer yaratacak bir şekilde yürütmeye çalışırken şirketin içinden karnınıza bir yumruk yemek oldukça acı bir deneyim olabiliyor. Bu yüzden işe alım sürecine çok özel bir önem vermek, içeri giren bir ofis görevlisi bile olsa bu süreçten elinizi çekmemek ve son kararı başkalarına bırakmamak şirket sahibi olarak en önemli göreviniz.