Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 14 Nisan 2017 tarihinde yayımlanmıştır.

Çocukluğumda ders kitabının arasına Tommiks koyarak ders çalıştığı izlenimi vermek oldukça havalı bir hareketti. Ağabeyimden gördüğüm bu davranışı sadece taklit etmek için denediğim olmuştu. Annem bemim kitabın arasına ne koyduğumu kontrol etme noktasında değildi, çünkü derslerim zaten oldukça iyiydi.

Zaman zaman birlikte çalıştığımız Prof. Dr. Erdem Özdemir’in söylediği bir söz bazen aklıma takılır. “Ben Türkiye’de insanların çalışmalarının sadece emekli olmak için olduğundan şüpheleniyorum” dediğinde bunu anlamak istedim sanırım. Bu söz bana cidden, kanlı canlı genç bir yaşta olup önünde çalışmak için uzun yılları olan gençlerin bu soruyu çokca sorduğunu fark ettirdi “Ne zaman emekli olurum?”

www.iskanunu.com adresinde sabit İş Kanunu sitesini yürütmeyi ve içerik geliştirmeyi yaklaşık 14 yıldır sürdürmekteyiz. Sitemizin çalışanlardan, işverenlerden ve İnsan Kaynakları profesyonellerinden oluşan sadece sosyal medya platformlarında toplamda 20 bini aşkın takipçisi var. Uzun yıllar boyunca zaman zaman çalışma hayatını fazlasıyla etkileyecek kanun değişikliklerinin yaşandığı dönemler harıç büyük hit alan iki bölüm var.

Birisi işsizlik maaşı alınacak haller ve işsizlik maaşı hesaplaması; ikincisi ise “Ne zaman emekli olabilirim?” sorusu. OECD ülkeleri arasında emeklilik maaşı miktarında ilk 20’de bile olmadığımızı düşünürsek, bunun para için olmadığı oldukça açıktır.

Çok büyük bir yüzdemizin emekli olma hayali kendimizi bir şekilde garantiye alma güdümüzden kaynaklanıyor olmalı. Ne yazık ki bir çoğumuz zaten emekli maaşı ile geçinemeyeceğimiz için emekli olduktan sonra çalışıyoruz.

Emekli olmaya çalışmamız bir Ortadoğulu zihniyeti olarak ‘beleşten’ yaşama düşüncesi mi? Emekli olup bir tatil kasabasında kafe açmak ya da pansiyon işletmek gibi “özgün” insanlardan değilsek, neden emekli olmaya çalışıyoruz?

Ofislerde, özellikle çok büyük organizasyonlarda göze çarpmadan uzun yıllarını kedi fotoğrafı bakarak geçiren insanlar olduğu hepimizin malumudur.

Beyaz yakalılar olarak hayatımızın büyük bir kısmını geçirdiğimiz ofiste çalışmamak için mücadele vermek, patron gelince çalışıyormuş gibi görünmek hiç kolay iş değil. Düşünün ki Facebook ya da Trendyol’a bakıyorsunuz, bir yandan etrafta kim var diye gözleyip, birisi yaklaştığında aşağı alıyorsunuz ekranı. Performans sisteminin çok iyi olduğu, motivasyonun ve çalışma enerjisinin çok iyi olduğu, sizlerin de güvenilen kilit adamlar olduğunuz şirketlerde Facebook’ta gezinmeniz yada online alışveriş yapıyor olmanız sorun olmayacaktır.

İş tanımlarının çok katı ve bürokrasi ile hiyerarşinin çok olduğu organizsayonlarda artık işinizi gözü kapalı yapıyor olabilir ya da çok zeki olup iş tanımınızdaki işleri başkalarından önce bitiriyor olabilirsiniz.

Bunu belli ettiğiniz taktirde iki olasılık var:

Didaktik bir üst yöneticinin gözünde siz dalga geçen bir çalışan olarak kayıtlara geçeceksizniz.

Oportunist bir yöneticiniz varsa iş yükünüzün az olduğuna karar verip size yeni bir görev yükleyecektir.

Ofis ortamında hem iyi vakit geçirip hem de çalışıyor gözükmek için çeşitli taktikler uygulayabilirsiniz.

  • Masanız ve kenarındaki boşluklara çeşitli stikerleri ve hatırlatma notları doldurun. Masanızın üzerine iş başında olduğunuzu gösteren dosyaları yığın. Çok yoğun gözükürsünüz.
  • Amirlerinize, işleri nasıl yapacağınız konusunda çeşitli sorular sorun, bazen sorularınızla onları iyice bunaltın ki çok çalıştığınızı düşünsünler. Bunları yaparken işinizi bilmiyormuş havasına girmeyin sakın! Sorularınız makul ve mantıklı olsun.
  • İşle ilgili kullandığınız bazı uygulamaları açıp çalışılmış gözüken dolu ekranın sceenshot’ını ekranınızın arka planı yapın. Bunlardan üç beş tane üretin ki her zaman aynı ekranda olduğunuz anlaşılmasın. Siz bir yandan oyununuzu ya da internet sörfünüzü yapabilirsiniz.
  • Masanızdan kalktığınızda, indirilmekte olan bir programın screenshot’ını ekran koruyucu yapın. Bu sizin oldukça meşgul görünmenizi sağlayacak ve siz masanızdan yüklemesini beklerken ayrıldınız imajını gelip geçen kişilere verecektir.
  • Bildiğiniz üzere birçok kitabı artık pdf formatında bulabiliyorsunuz. Ekranda romanınızı okuyarak vakit geçirebilirsiniz. Yalnız, dalıp ekrana çok yapışmayın ve ara sıra klavyeye gürültülü darbeler yapın ki fazla şüphe çekmeyin.
  • İş arkadaşınızla derin bir sohbet yapmak istiyorsanız, yanınıza muhakkak şirketinizde önem arzeden bir konuyu içeren bir çıktı ve elinizde kalemler olsun. Başkaları yanınıza yaklaştığında üzerine bir şeyler çiziktirmeye başlamak oldukça kolaydır.
  • Bu yöntemlerin her birini sürekli kullanmayın… Bir karışım halinde de uygulayabilirsiniz. Aksi halde, patronunuz tarafından değil ama sizin gibi boş olup sadece etraftakilerin ne yaptığını gözlemleyen bir “iş arkadaşınız” tarafından taktikleriniz açığa çıkarılabilir.
  • Bu şekilde çalışmak inanın ki içinizi normal işinizi yapmaktan çok daha fazla tüketir, bir süre sonra sadece kabuğunuz ile orada olacaksınız.

Öncelikle durumun bu noktaya gelmesinde kendi hatalarınızı bulmaya çalışın: Bu durum ne zaman başladı? Ne zaman işinizden keyif almamaya başladınız? Bu durumunun sizin hatalarınızdan kaynaklanmadığından çok eminseniz, yaptıklarınızı takdir etmeyen ve size değer vermeyen bir yöneticiden uzaklaşmayı deneyin. Size motivasyon vermeyen işi bırakın size heyecan verecek bir meslek edinmek için planlama yapmaya başlayın.

“Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız.”

Konfüçyüs