Yöneticinizle aranızda samimi arkadaşlık mı söz konusu?

Yoksa Erkin Koray’ın şarkısı gibi aranızda mesafeler mi var?

Yönetici – çalışan ilişkisinde hepimizin yaşadığı sorunlar vardır kuşkusuz. Bazı kurumlarda kurumsallaşmanın boyutundan çok ayrı olarak insan ilişkilerinde farklı bir kültür iklimi oluşur.

Ükemizde kimi kurumlarda bir abi, abla kültürü vardır ki organizasyon yapısından farklı yatay bir organizasyondur sanki. Kimi kurumlarda üstad hiyerarşisi vardır. Kimin üstad kimin dinleyen olduğunu anlamak dışarıdan bakan birinin çözemediği bir integral kurgusudur. Mavi yaka bölümlerde yerini ustaya bırakarak devam eder.

Mesafenin çok kısalması gerek çalışan gerek yönetici açısından suistimale açık bir zemin oluşturur. Yöneticinizle Whatsapp’ta yazışmaya başlamanız, yöneticinizin yerli yersiz iş saatleri dışında size soru sormasına, iş yüklemesine ve belki de özel hayatınıza saygı duymamasına zemin hazırlayabilir. Oysa yöneticinin bunu kendisine hak görmemesi gerekmektedir. Aynı şekilde çalışan bu ilişkinin sıcak bir hale gelmesi ile birlikte, yönetici talimatlarını daha az ciddiye alabilir ya da kişisel isteklerini bu samimiyet sandviçi arasına sıkıştırabilir.

Yönetici açısından;

Üst düzey yöneticinin kendisini bir ölçüye kadar yabancılaştırması bu anlamda iyi bir çözümdür. Bu yabancılaştırmayı Zaman, Zemin olarak yapabilir.

Örneğin zamansal anlamda belirli iş saatlerinde mutlak ciddiyet.

Zeminsel olarak işyerinde ciddiyet dışarıda ise daha rahat bir ortam için olanak.

İşyerleri bazında ele aldığımızda, samimiyetin ön plana çıktığı startup’lardan, kurumsal teknoloji şirketlerine dek pek çok organizasyonda da adı konulmamış bir mesafe söz konusudur. Olması gerektiği gibi…

Mesafenin ölçüsü her iki taraf için de ince bir çizgidir. Örneğin, çalışan yöneticinin kötü esprisine gülmeyecek kadar samimi olabilir mi? Ya da yönetici kişisel bir derdini çalışanla hangi oranda paylaşmalı?

Yazıyı yazarken vapurdaki arkadaşlarıma sorduğumda bir tanesi “Çalışanlarımla çok samimiyim yoksa onlara iş yaptıramam” dedi. Diğeri ise iş yerinde özel yaşamında olduğundan çok fazla sert olduğunu, özel hiçbir konusunu paylaşmadığını söyledi. Eşinden ayrıldığının ofiste ancak on yıl sonra anlaşıldığını, aksi halde bu kurumda görev yapmakta zorlanacağını anlattı. İlginç olanı her iki kişinin de devlet kurumlarında çalışıyor olması idi.

Yönetici çalışan arasındaki mesafe kurumlardan bağımsız her bir organizasyonun kültürünü oluşan bir durum. Sanırım burada altın oran “tutarlılık”. Bir yöneticinin zaman zaman aşırı samimiyet göstermesi ya da bunu beklemesi, ardından talep etmediği zaman da gösterilen samimiyete aşırı tepki göstermesi çalışanı rahatsız edecektir. Yönetici çalışanlara bu anlamda ismi konmamış bir alan belirlemişse artık bu alanın dışına, istisnalar haricinde, çok çıkmadan yani oluşmuş bu mesafeyi aşmadan hareket etmelidir. Bu anlamda çalışanlar adı konulmamış bu sınır dahilinde hareket edebilirler.

Mesafenin çok yakınlaşması ve farklı bir boyuta taşınması iş yaşamını alt üst edeceğini hepimizin malumudur.

İhtiyacımız Olanlar

Üst düzey yönetimin ise kendi içinde farklı bir dinamiği mevcut. Burada ağırlıklı olarak çalışanla en yakın temas içinde olan ilişki mesafesini yazmaya çalıştım. Mesafe ne olursa olsun doğru bir çalışan-yönetici ilişkisinde ihtiyacımız olanlar şunlardır.

  • Açıklık

Yönetici, çalışanına karşı; çalışan da yöneticisine karşı açık olmalı. Bu bağlamda, bir yönüyle korkusuz bir diyalog, öte yönüyle de anlaşılır bir ilişki inşa etmeleri gerekir. Çalışan, canını sıkan bir şey olduğunda veya işle ilgili muhalif görüşlere sahip olduğunda yöneticisiyle konuşabileceğini bilmeli.

  • Eşitlik

Samimiyetin farklı algılanmaması, suistimal edilmemesi adına yöneticinin en çok dikkat etmesi gereken şey budur. Çalışan, yöneticisiyle ne kadar samimi olursa olsun işyerinde mesai arkadaşlarıyla aynı seviyede olduğunu bilmeli. Ve tabii, yönetici için de eşit olmalı!

  • Motive edici olmak

Yönetici ve çalışanın arasındaki diyaloğun, ağırlıklı olarak iş ölçekli olmasının vurgulanması açısından önemli bir faktördür. Yönetici, bazı dönemler çalışma performansı düşen personelini motive edecek ufak jestlere başvurabilir. Yahut, genel anlamda şirket kültüründe bu jestler yer alıyor olabilir. Burada anahtar, bir personelin motivasyonunu diğerlerini düşürecek şekilde yükseltmemekte yatar.

  • Besleyici

Yönetici çalışanı beslemelidir. Şirket dinamikleri, çalışanın da yöneticiye gerektiği yerlerde yeni anlayışlar katmasına dönük olmalıdır. Çalışanlar, çalışma süresi zarfında kazandığı tecrübeleri genelde yöneticilerine borçludur. Yöneticiler de yönetim anlayışlarını karşılarına çıkan çalışanlarla geliştirip, değiştirir. Bu yüzden, karşılıklı beslenmenin sonu gelmez. Tabii, gerçekten değişime kapalı değilseniz.

  • İlham Verici

Beslenmeyi destekleyen bir ögedir. Bir yönetici, çalışanlarına ilham vermelidir. Hayata yaklaşımından, çalışanlarına karşı tutumuna dek… Bu taktirde, zaten basit bir matematik kurgusu gerçekleşir: Samimiyet, hayatın her alanındadır ve bir personelin kendisine gösterilen samimiyeti, sırf kendisine özel olarak algılama ihtimali düşer.

Bunları yapabiliyorsanız mesafenizin çok yakın ya da çok uzak olmasının çok önemi yoktur.

Bahanelere Sığınanlar

Bir personelle, gereğinden fazla samimi olduğunuzu anlamazı sağlayan bir konu, bahanedir.

Bahane, iş hayatının olmazsa olmazıdır. Hepimiz bunu bilir, hatta biraz da kabul ederiz. Fakat bir yöneticinin gereğinden fazla samimi olduğu bir personel artık bahaneye bile başvurmaz. Kendisini savunma gereksinimi duymaz. Daha ziyade, psikolojik bir yöntemle; mağduru oynayarak yöneticisinin samimiyetine dokunmaya çalışır. Bunu başarabilen personel, bir aşamadan sonra şirket içi huzursuzluğu had safhaya çıkaracaktır. Burada belirleyici olan tek şey, yöneticinin yangın alarmına verdiği reaksiyon olur. Peki ya siz alevler bacayı sarmadan, gerekli müdahaleyi yapabilir misiniz?

Bu yazı, Dünya Gazetesi’nde 8 Aralık 2017 tarihinde yayımlanmıştır.