DÜNYA’nın İK’sı programımızda bu haftaki konuğumuz; İstanbul Aydın Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar. Gelişen ekonomiler alanında dünyada sözü geçen bir akademisyen olan hocamız ile kar, finansallaşma ve dijitalleşme çemberinde üreten, tüketen insan üzerinde konuştuk.

Ayşe Nazmiye UÇA: Teknoloji hayatımızı değiştiriyor ve dönüştürüyordu ancak Pandemi sonrası bir günden ertesine hızlı bir dönüşüm yaşandı. Teknolojinin insan yaşamına, üretime, tüketime etkisi üzerine konuşmak istiyoruz sizinle.

Prof. Dr. A. Sedat Aybar: Zaten devam etmekte olan dijitalleşme süreci Pandemi ile çok hızlandı, dijitalleşme teknolojinin yaygın bir şekilde günlük hayatımızda kullanılması ve bunun tüketim ve üretim araçlarına yansıması şeklinde zuhur ediyordu.  Bu sürecin hızlanmasının talep ve arz cephesinden iktisadi olarak önemli sonuçları olacak. Büyük bir ihtimalle dünya artık eskisi gibi olmayacak, geriye dönüş yok. Çünkü bu dijitalleşme ve teknolojik dönüşüm konusunda, bir yandan üretim cephesini ilgilendiren konular, 5G teknolojisi, şeylerin interneti, robotikler, sanal zeka, büyük verinin kullanımı artık hayatımızın bir parçası.  

Ayşe Nazmiye UÇA: Biz İnsan Kaynakları açısından bakıyoruz çoğunlukla. İnsan Kaynakları açısından ne değişimler olacak, meslekler nasıl şekillenecek gibi bakıyoruz. Siz daha büyük çerçeveden bakıyorsunuz.  

Prof. Dr. A. Sedat Aybar: Bu gelişimin iktisadi boyutları tabii ki çok büyük olacak, dediğiniz gibi bu değişimden en çok etkilenen alan İnsan Kaynakları olacak. İnsan emeğinin, emek piyasasında en etkin şekilde nasıl dağıtılacağı, iş idaresi ve İnsan Kaynakları idaresinin çok büyük meydan okumalarla karşı karşıya olacağı bir dönemi de getiriyor bu durum.  

Ayşe Nazmiye UÇA: Bu değişimle geçmişteki geleneksel işçi işveren ilişkileri de olmayacak, zaman içerisinde dönüşüyordu ama şu an çok hızlandı. Bir insanın uzun yıllar aynı iş yerinde çalışması olayını bırakın, işverenin işçiye çalışan haklarına bakışı, korumacı yaklaşımlar, devletin korumacı yaklaşımları, sanki bunlar da yok olacak ve her çalışan bir iktisadi işletme gibi davranmaya başlayacak. 

Prof. Dr. A. Sedat Aybar: Büyük olasılıkla böyle bir yöne doğru gidiyoruz. Bir insanın zaman içerisinde ya da aynı anda birden fazla meslek sahibi olması normal olacak. 2. Dünya Savaşı sonrası ABD’de lise mezunu bir kişinin değiştirdiği iş sayısı üç iken, 1980’lere gelindiğinde 14’e çıkmış durumda. İnsanların hayat boyu istihdam edildiği bir dünya artık yok. Bu anlamda en önemli meydan okuma, kariyer süreci içinde değiştireceğiniz işlere nasıl hazırlıklı olunacağı, hangi eğitimlerin nasıl alınacağı tabii ki.  

Ayşe Nazmiye UÇA: Bu olayın bir yönü, diğer açıdan üretim, tüketim alışkanlıkları da değişiyor.  

Prof. Dr. A. Sedat Aybar: Tüketim cephesi çok önemli, küresel kapitalizmin son 30 senesine baktığımızda, belki de en önemli başarısı, kendi kendisine yeterli olabilecek, üretimi yapabilen tarım sektöründen,, sanayiye 1.5 milyara yakın insanın aktarılmış olması. Geçmişin köylülerinin bugün ücretli işçiler haline gelmesi. Bu da tüketim cephesinin kuvvetlenmesi anlamına geliyor.  

Emek gücünün pazarda tüketici olması demek, geçmişin emek gücünü bir tüketici olarak manipüle edebiliyor olması demek. Yani beğenilerin, tercihlerin bir şekilde pazar tarafından izlenmesi, ona göre şekillendirilmesi yönlendirilmesi söz konusu. Bu da pazarın derinleşmesini, pazar için üretimin daha ciddi boyuta ulaşmasını getiriyor. Bu sürecin içinde çok daha önemli başka bir süreç var; o da artık tüketici olmuş insan malzemesinin niteliği ile ilgili birtakım değişikliklerle karşı karşıyayız. Yaşamiçerisinde değişen kariyer rotalarını da izlemek mümkün… Sermaye akışkandır, bir üretim faktörü olarak bir yerden bir yere çok kolay hareket eder. Bu zaten böyleydi. Ancak şimdi başka bir üretim faktörü insanın makina önünde, sabit bir yerde çalışmasının gerekmediği bir dönemi yaşıyoruz. Emek de artık sermaye gibi akışkanlaşıyor. Şimdi emeğin akışkanlaşması ve meydan okumalara karşı geliştirilecek cevapları bulma aşamasındayız. Bu tartışmaların kökünde o yatıyor. İnsanın akışkanlığı, dijital çalışma kültürü ile işveren, mekana bağlı olmaksızın çalışanlara sahip olabiliyor. 

Ayşe Nazmiye UÇA: Bu aslında çok rahat olan korumacı yasalarla örülü Avrupa toplumunu derinden etkileyecek bir konu olabilir. İşveren emeğe çok hızlı bir biçimde dijital ortamda ulaşabilir. Korumacı olmayan ve ucuz iş gücüne ulaşacak.  

Prof. Dr. A. Sedat Aybar: Ben buna akışkan emek gücü diyorum. Bu emeğin niteliğini de değiştiriyor. Emeği likit bir forma getiriyor. Bir yandan da emeğin kendisinin niteliksizleşmesi ve daha önce dayatılan sosyal ilişkilerin değişmesi anlamına geliyor. 

Avrupa Birliği’nde emeğin daha katı formlarını düzenleyen; devlet, emek, işveren ilişkilerinin bundan sonraki dünyada çok da fazla cevap bulamayacağı ile bağlantılı olarak yaşanan birtakım sıkıntılar var zaten. Örneğin Brexit olayını konuşuyoruz. Bu çıkış isteğinin nedenlerinden biri de; İngiltere’de daha esnek olan emek piyasasının, sosyal refah devletindeki emek piyasasına göre çok daha başarılı olmasıdır. Kendi uyguladıkları model her zaman Avrupa Birliği’ndeki emek modelinden farklıydı. ABD’de çok farklı, bu ne sağlıyor? Dijital dönüşüm esnek ve akışkan emek piyasaları ile çok daha hızlı bir uyum ve üstünlük sağlıyor. Bu üstünlüğü nereden alıyor derseniz. Böyle bir esnek ve akışkan emek piyasasında insanların yaratıcı yanlarının ön plana çıkmasını destekliyor, teşvik ediyor. Daha doğrusu zorluyor. Böyle bir piyasada öne çıkabilmek için donanımlı olmanız gerekiyor. Bulduğunuz herhangi bir şeyi anında metalaştırmanız gerekiyor. Bu yaratıcılık zaten Anglosakson Kapitalizminin, diğer katı (rijit) kapitalizmlerden daha avantajlı hale getiriyor.  

Tarım da Sanayi de Dijital Dönüşümün Parçası

Prof. Dr. A. Sedat Aybar: Yaşamımızın her alanında olduğu gibi dijitalleşme tarımı da dışarıda bırakmıyor. Bundan sonra tarım sektöründe de çalışsanız, sanayi sektöründe de çalışsanız dijital dönüşümün bir parçasısınız. Asıl sorun buna nasıl hazırlanacaksınız. Eğitim nasıl olacak? Tüm bunlar formal eğitimi de hızla dönüştürecek. Sanal eğitim tüm dünyayı bir sınıf haline dönüştürmüş durumda. 

Söyleşinin video haline aşağıdan erişebilirsiniz: